favoured teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- {s} ayrıcalıklı
- tercih
- görünüşlü/iltimaslı
- benze/kayır/onayla
- {s} kayırılan
- {s} özellikli
- {s} avantajlı
- favour
- iyilik etmek
- favour
- kayırmak
- favor
- iyilik etmek
- favor
- iyilik
Bana bir iyilik yapar mısın?
- Would you do me a favor?
Çalışmalarınızda size yardım karşılığında, ben sizden küçük bir iyilik rica ediyorum.
- In return for helping you with your studies, I'd like to ask a small favor of you.
- favour
- iyilik
Size iyilik yapmaya çalışıyorum.
- I'm trying to do you a favour.
Bana bir iyilik yapabilir misin?
- Can you do me a favour?
- favor
- lütuf
- favour
- lütuf
- favor
- benzemek
- favor
- {f} desteklemek
- favor
- {i} kayırma
- favor
- {i} ayrıcalık
- favor
- iltimas
- favor
- yardım
Tom isimsiz bir şekilde sevdiği hayır kurumuna bir milyon dolar yardımda bulundu.
- Tom anonymously donated a million dollars to his favorite charity.
Çalışmalarınızda size yardım karşılığında, ben sizden küçük bir iyilik rica ediyorum.
- In return for helping you with your studies, I'd like to ask a small favor of you.
- favor
- cinsi münasebet için müsaade etme
- favour
- (Hukuk) tarafını tutma
- favor
- {i} beğenilme
- favor
- {i} teveccüh
- favor
- tarafını tutmak
- favor
- dikkat göstermek
- well favoured
- {s} güzel
- favor
- onay
- favor
- taltif
- favor
- onaylama
- favor
- inayet
- favor
- sempati
- favor
- beğenme
- favor
- hediye sürpriz
- favor
- destek
- favor
- sevgi
- favor
- rozet
- favor
- lehte olmak
- favor
- tercih etmek
- favor
- onaylamak
- favor
- kabul etmek
- favor
- kurdele
- favour
- lütfetmek
- favour
- dostça davranış
- favour
- atiyye
- favour
- yüreklendirmek
- favour
- uygun görmek
- favour
- ata
- favour
- kayra
- favour
- onay
- favour
- yakınlık
- favour
- (Kanun) hoşgörmek
- favour
- (Kanun) kollamak
- favour
- güleryüz
- favour
- himmet
- favour
- destek
Ben önerini destekliyorum.
- I am in favour of your proposal.
- favour
- kerem
- favour
- taraf
- favour
- hediye sürpriz
- favour
- vermek
- favour
- (Kanun) taraf tutmak
- favour
- kabul etmek
- favour
- onaylamak
- less favoured area
- (Tarım) az tercih edilen bölge
- most favoured nation
- (Politika, Siyaset) en çok kayrılan ülke
- favor
- {f} lütfet
- favor
- bkz.favour
- favour
- desteklemek
- favour
- {f} lütfet
- favour
- kayırma
- favour
- iltimas
- favour
- yanında olmak
- favour
- yardım
- favour
- lehinde olmak
- favour
- onaylama
- favour
- {i} teveccüh
- favour
- iltimas etmek
- ill-favoured
- çirkin
- preferred
- {f} tercih et
Arkadaşlarımın çoğu İspanyolca yerine Almanca öğrenmeyi tercih etti.
- Many of my friends preferred to study German instead of Spanish.
Tenis tercih ettiğim spordur.
- Tennis is my preferred sport.
- favor
- armağan
- favor
- leh
- hard favoured
- zor tercih
- preferred
- tercih edilmiş
- favor
- {i} taraftarlık [spor.]
- favor
- himaye
- favor
- {i} koruma
Eugenia yüzü temizlemek ve cildi korumak için en sevdiği yağları bizimle paylaştı.
- Eugenia shared with us her favorite oils for cleaning the face and protecting the skin.
- favor
- güleryüz gösterme
- favor
- kerem
- favor
- {i} (bir davete katılanlara verilen) ufak hediye
- favor
- bestow favors
- favor
- {f} tutmak
Tom'un en sevdiği şeylerden biri balık tutmaktır.
- One of Tom's favorite things to do is fishing.
- favor
- {f} yardımda bulunmak
- favor
- çehre
- favor
- {i} hediye (sürpriz)
- favor
- {f} 1. tarafını
- favor
- iltifat
- favor
- taraf tutma
- favor
- müsa
- favor
- himmet
- favor
- yüz
Alkollü içkileri her gün içmek istemiyordu. Fakat bira onun sevdiği içkisidir, bu yüzden o her gün alkolsüz bira içiyor.
- She didn't want to drink alcoholic drinks every day. However, beer is her favorite drink, so she drinks non-alcoholic beer every day.
Yer partiden kalanlar yüzünden dağınıktı: Yırtık gürültüyapıcılar, kırışık parti şapkaları, ve kirli Power Ranger tabakları.
- The floor was strewn with party favors: torn noisemakers, crumpled party hats, and dirty Power Ranger plates.
- favor
- şeref nişanı
- favor
- yararlı bir yardım
- favor
- sima
- favor
- {f} şereflendirmek
- favor
- ufak hediye
- favor
- {f} kayırmak
- favor
- bkz
- favor
- {i} sevilme
- favor
- taraftarlık
- favour
- yardımda bulunmak
- favour
- şereflendirmek
- favour
- {i} hediye (sürpriz)
- favour
- i., f., İng., bak. favor
- favour
- {i} sevilme
- favour
- şeref nişanı
- favour
- dikkat göstermek
- favour
- benze/kayır/onayla
- favour
- {i} taraftarlık
- favour
- tutmak
- favour
- rozet/iltimas/onay
- favour
- {i} koruma
- favour
- benzemek
- favour
- {i} beğenilme
- favour
- {i} ayrıcalık
- ill favoured
- çirkin
- most favoured nation
- (Avrupa Birliği) (MFN) En Çok Kayrılan Ülke
- preferred
- {s} tercihli
- preferred
- {s} gözde
- preferred
- {s} öncelikli
Senin öncelikli dilin nedir?
- What's your preferred language?
- well favoured
- {s} yakışıklı