Gemimiz uygun rüzgarla denize açıldı.
- Our ship sailed by favorable wind.
Hava test uçuşu için uygun görünüyordu.
- The weather seemed favorable for the test flight.
O, banka yöneticisinde olumlu bir izlenim bıraktı.
- He made a favorable impression on his bank manager.
Aklında ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok, böylesine olumlu teklifi reddetti.
- I have no idea what he has in mind, rejecting such a favorable proposal.
Onun yeni kitabı tatminkar bir alışla karşılaştı.
- His new book met with a favorable reception.
Sizden tatminkar bir yanıt almayı dört gözle bekliyorum.
- I'm looking forward to receiving a favorable answer from you.
Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.
- Attendance should be good provided the weather is favorable.
Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.
- Attendance should be good provided the weather is favorable.
Durum olumlu görünüyor.
- The condition looks favourable.
Film olumlu eleştiriler aldı.
- The film received favourable criticism.
Bu, Rusya'da seyahat etmek için en uygun dönemdir.
- This is the most favourable period for travelling in Russia.
Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
The candidate wearing the business suite made a favorable impression.
The rain stopped at a favourable time for our tennis match.
She says that she was born under a favorable star.
We made quick progress, due to favorable winds.
She looked favourably on people who gave freely their assistance.
... the main favorable, all in the main reflecting the power of ideas that are, I believe going ...