Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.
- We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
Zaman çabucak geçiyor.
- Time passes by quickly.
O hızla hareket etti ve yangını söndürdü.
- He acted quickly and put out the fire.
Onlar hızla evlerini terk ettiler.
- They left their house quickly.
Lütfen mümkün olduğunca çabuk eve gel.
- Please come home as quickly as possible.
Birinci Dünya Savaşı, çabuk ve kolay sona ermedi.
- World War One did not end quickly or easily.
Çin'in hızla geliştiğini anlamak için geldim ancak Çin halkı nispeten acelesiz bir hayat yaşıyor.
- I have come to realize that China is developing quickly but the Chinese people live a relatively leisurely life.
Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.
- At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders.
Çok hızlı şekilde hareket etmek zorundayız.
- We have to move very quickly.
Ses çok hızlı şekilde hareket eder.
- Sound travels very quickly.