Hatırladığım kadarıyla, Tom'un evi ana yoldan biraz daha uzak.
- As I recall, Tom's house is a little farther in from the main road.
Okul istasyondan daha uzaktır.
- The school is farther than the station.
Kuzey kutup bölgesindeki sıcaklıklar uzak güneydeki sıcaklıklardan 2 ila 3 kat daha hızlı artıyor.
- Temperatures in the Arctic are rising 2 to 3 times faster than temperatures farther south.
Hatırladığım kadarıyla, Tom'un evi ana yoldan biraz daha uzak.
- As I recall, Tom's house is a little farther in from the main road.
O daha ileri gidemeyecek kadar çok yorgun.
- He is too tired to go any farther.
Daha ileri gidemeyecek kadar çok yorgundu.
- He was too tired to go any farther.
Biz dinlenmeden daha uzağa gidemeyiz.
- We cannot go any farther without a rest.
Daha uzağa yürüyemem.
- I can walk no farther.
Daha ileriye gidemeyecek kadar çok yorgundu.
- He was too tired to walk any farther.
Kapıdan daha öteye gitmedi.
- He went no farther than the gate.
Onlar üç mil öteye yürüdü.
- They walked three miles farther.
Daha fazla yürüyemeyecek kadar çok yorgundum.
- I was too tired to walk any farther.
Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
- To take something too far.
O mükemmel olmaktan uzaktır.
- He is far from perfect.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
- Far from eye far from heart.
Çiftliklerin %75'inden fazlası domuz ve süt ineği yetiştirdi.
- More than 75% of farms raised pigs and milk cows.
Konuyu fazla abartıyorsun.
- You're carrying this too far.
Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
- Jon is far more attractive than Tom.
Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
- To take something too far.
Tom ne kadar uzağa gittiğini görmek için kilometre sayacını kontrol etti.
- Tom checked his odometer to see how far he'd driven.
Biz dinlenmeden daha uzağa gidemeyiz.
- We cannot go any farther without a rest.
Onun modernizasyonu beklentilerimin çok ötesindeydi.
- Its modernization was far beyond my expectations.
Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
- Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
Tom'un yeme isteği vardı fakat evde yiyecek bir şey olmadığı için yaşadığı yerden çok uzakta olmayan mahalle marketine gitti.
- Tom had the munchies, but since there was nothing in the house to eat, he went to the convenience store not too far from where he lived.
Tom karısı Mary ile birlikte Boston'dan çok uzakta olmayan bir çiftlikte yaşıyor.
- Tom lives on a farm with his wife, Mary, not too far from Boston.
You have all come far and you will go farther.
He was far richer than we'd thought.
We are on the far right on this issue.
It was a far adventure, full of danger.
He went to a far country.
He moved to the far end of the state. She remained at this end.
Tom helps his father out on the farm.
- Tom helps his dad out on the farm.
Like father, like son.
- The apple doesn't fall far from the tree.
Tom turned off the engine, but left the headlights on.
- Tom motoru kapattı ama farları açık bıraktı.
Tom turned off the engine and shut off the headlights.
- Tom motoru kapattı ve farları kapattı.
Light waves travel through space and various kinds of materials.
- Işık dalgaları uzayda ve farklı türde malzemelerde yolculuk ederler.
What is the difference between a lightning bolt and a lightning flash?
- Bir yıldırımla bir şimşek arasındaki fark nedir?
... TV session tomorrow here at I/O. Let's look a little farther down the road. ...