Diversity is what gives us strength.
- Bize güç veren şey farklılıktır.
Tom and I have our differences.
- Tom'un ve benim farklılıklarımız var.
Is there any difference between your idea and hers?
- Senin düşüncenle onunki arasında bir farklılık var mı?
There are significant differences between those two countries.
- Bu iki ülke arasında önemli farklılıklar var.
Striking differences existed between the two boys.
- İki oğlan arasında dikkat çekici farklılıklar vardı.
Difference between Facebook and Twitter is, Twitter is a microblogging service.
- Facebook ve Twitter arasındaki fark, Twitter'ın bir mikroblog servisi olmasıdır.
The difference is this: he works harder than you.
- Fark bu: o senden daha çok çalışıyor.
It is important for English learners to remember the distinction between 'fun' and 'funny'.
- İngilizce öğrenenlerin 'eğlence ve 'eğlenceli' arasındaki farkı hatırlamaları önemlidir.
There is a generation gap between them.
- Onlar arasında kuşak farkı var.
The age gap between them is rather large.
- Aralarındaki yaş farkı oldukça fazla.
Tom noticed something was odd.
- Tom bir şeyin tuhaf olduğunu fark etti.
Tom noticed something odd.
- Tom tuhaf bir şey fark etti.
Even if it is true, it matters little.
- Doğru olsa bile çok az fark eder.
I am looking at the matter from a different viewpoint.
- Ben bu konuya farklı bir bakış açısından bakıyorum.
The cancer had spread to several organs.
- Kanser farklı organlara yayıldı.
Diversity is what gives us strength.
- Bize güç veren şey farklılıktır.
Tom pretended not to notice.
- Tom fark etmemiş gibi davranıyordu.
Tom didn't seem to notice.
- Tom farkına varmış gibi görünmüyordu.
People need to be aware of their differences, but also embrace their commonness.
- İnsanların farklılıklarının farkında olması gerekir, ama aynı zamanda onları yaygınlığını da kucaklamalılar.
There are significant differences between those two countries.
- Bu iki ülke arasında önemli farklılıklar var.
Tom is well aware of the odds.
- Tom ihtimallerin farkındadır.