farket

listen to the pronunciation of farket
Türkçe - İngilizce
{f} spotted
{f} spot
{f} spotting
realize

It didn't take Tom long to realize he wasn't welcome there. - Tom'un orada sıcak karşılanmadığını farketmesi uzun zaman almadı.

By the time Tom realized what was going on, the police had already arrested Mary. - Tom neler olduğunu farketmeden önce, Polis zaten Mary'yi tutuklamıştı.

{f} perceived
farket