Bu tür bir deneyim herkes için tanıdık.
- This kind of experience is familiar to everyone.
Robin Hood efsanesi bize tanıdık.
- We are familiar with the legend of Robin Hood.
Onun müziğine aşinayım.
- I am familiar with his music.
Jane Japoncaya aşinadır.
- Jane is familiar with the Japanese language.
Onun hakkında bilinen bir şey olduğunu biliyordum.
- I knew there was something familiar about him.
Bir taraftan o herkese naziktir fakat diğer taraftan çok fazla içtenlikle davranmaz.
- On the one hand he is kind to everyone, but on the other hand he never behaves with too much familiarity.
Ben böyle yakınlığa izin vermezdim.
- I wouldn't permit such familiarity.
Leyla, Arabistan'da büyüdü ve develerle çok yakındı.
- Layla grew up in Arabia and was very familiar with camels.
Bu ekmek ne kadar bayat?
- How old is this bread?
Bu bayat ekmek bir kaya kadar sert.
- This old bread is as hard as a rock.
Ebeveynlerim onun arkadaşını tanıyorlar.
- My parents are familiar with her friend.
Eski tekerlekleri yenisiyle değiştir.
- Replace the old tires with new ones.
Futbol eski bir oyundur.
- Soccer is an old game.
O, ihtiyarlığı reddediyor.
- He refuses to accept his old age.
Tom huysuz yaşlı bir ihtiyar.
- Tom is a grouchy old man.
O, geçen yıl yaşlılıktan öldü.
- He died last year of old age.
İki yıl önce yaşlılıktan öldü.
- He died of old age two years ago.
On yaşındayken, ne zaman on altı yaşımda olacağımı, hayatımın harika olacağını düşünürdüm.
- When I was 10 years old, I thought that when I would be 16, my life would be cool.
Eski güzel günler ne kadar harikaydı.
- How wonderful were the good old days.
Tom oyuncak ayıları, kartpostal ve pulları, eski paraları, taş ve mineralleri, trafik plakaları ve jant kapaklarını yani kısacası hemen hemen her şeyi toplar.
- Tom collects teddy bears, postcards and stamps, old coins, stones and minerals, number plates and hubcaps - in short: almost everything.
Afet bölgesine gönderilmek üzere hazır eski giysiler ile dolu üç yüz karton kutu vardı.
- There were three hundred cardboard boxes filled with old clothes ready to be sent to the disaster area.
When he got drunk and quarrelsome they just gave him the old heave-ho.
Don’t be familiar with me, boy!.
a friend of mine, that finding a receipt in Brassavola, would needs take hellebore in substance, and try it on his own person; but had not some of his familiars come to visit him by chance, he had by his indiscretion hazarded himself; many such I have observed.
We are not on familiar terms.
... room here are deeply familiar with at the technological and ...
... becoming more familiar with space, reading lots of books. ...