Sonbaharda Paris'e gidiyorum.
- I'm going to Paris in the fall.
Gariptir, bu sonbaharda çok sayıda pembe dizi izliyorum.
- Oddly, I've been watching a lot of telenovelas this fall.
Bir tente onun düşüşünü kırdı ve onun hayatını kurtardı.
- An awning broke his fall and saved his life.
O, düşüşten sonra topal oldu.
- He was lame after the fall.
Ağaç düşmek üzereydi.
- The tree was ready to fall down.
Kötü alışkanlıklara düşmek kolaydır.
- It's easy to fall into bad habits.
Saçınız dökülmeye başlayacaktır.
- Your hair will start to fall out.
Hans Berlin duvarının yıkılmasını hatırlayacak kadar yaşlıyım dedi.
- I'm old enough to remember the fall of the Berlin wall, said Hans.
Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.
- She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
Bahçe düşmüş yapraklarla kaplıydı.
- The garden was covered with fallen leaves.
Sami o kategorideki insanlar arasında yer alır.
- Sami falls into that category of people.
Kilise katılımı düştü.
- Church participation has fallen.
Bu fırtınalı yaz gecelerinde uykuya dalmak zordur.
- It's hard to fall asleep on stormy summer nights.
Araba sürerken uykuya dalmaktan korktum.
- I was afraid I might fall asleep while driving.
Yapraklar ekimde düşmeye başlar.
- Leaves begin to fall in October.
İpi sıkıca tuttum böylece düşmedim.
- I held on to the rope tightly so I wouldn't fall.
İmparatorluğun çöküşü kaçınılmazdı.
- The fall of the empire was inevitable.
Ne Roma İmparatorluğu'nun çöküşüne yol açtı?
- What led to the fall of the Roman Empire?
Tom tanıştığı her güzel kıza aşık olur.
- Tom falls in love with every beautiful girl he meets.
Orman sonbaharda çok güzeldir.
- The forest is very beautiful in the fall.
Bay Jones ders esnasında uyuduğum için beni azarladı.
- Mr. Jones reprimanded me for falling asleep during class.
Anadili olarak konuşan kişi sayısı 10'dan aza düştüğünde bir dil ölü olarak kabul edilir.
- A language is considered dead when the number of native speakers falls to less than 10.
Ağacın bütün yaprakları döküldü.
- The tree's leaves have all fallen.
Yaprakların hepsi döküldü.
- The leaves have all fallen.
O tekrar hastalanmaktan korkuyor.
- She is afraid of falling ill again.
Orada harika bir şelale gördüm.
- I saw a wonderful fall there.
Bu kulübe çökme tehlikesinde.
- This hut is in danger of falling down.
This is a monument to all those who fell in the First World War.
And so it falls to me to make this important decision.
Rome fell to the Goths in 410 AD.
Thrown from a cliff, the stone fell 100 feet before hitting the ground.
He set up his rival to take the fall.
Our senator fell into disrepute because of the banking scandal.
the fall of Rome.
Ghoaſt . / To morrow in the battaile thinke on me, / And fall thy edgeleſſe ſword, diſpaire and die.
She has fallen ill.
... of this fall to two-and-a-half children per woman, you need to know what is meant by replacement ...