Tom noted in his report that the stock market was a factor in the company's failure.
- Tom, borsanın şirketin başarısızlığında bir faktör olduğunu raporunda belirtti.
Health is an important factor of happiness.
- Sağlık mutluluk için önemli bir faktördür.
Hard work is an essential element of success.
- Sıkı çalışma başarının önemli bir faktörüdür.
In my understanding, those two experiments do not have common factors.
- Anladığım kadarıyla, bu iki deneyin ortak faktörleri yok.
There are many complicating factors.
- Bir sürü komplike faktörler var.