faithful, loyal

listen to the pronunciation of faithful, loyal
İngilizce - Türkçe
vefakâr
vefalı
true
doğru

Hikâyesi doğru olmayabilir. - His story may not be true.

Onun söylediği doğru. - What he said is true.

true
hakiki

Hakiki uyruğumuz insanoğludur. - Our true nationality is mankind.

true
{s} gerçek

Söylenti gerçek olamaz. - The rumor can't be true.

Onun meşgul olduğu gerçektir. - That he was busy is true.

true
tam

Öğretmenimiz kelimenin tam anlamıyla bir beyefendi. - Our teacher is a gentleman in the true sense of the word.

Tom, Mary'nin söylediğinin gerçek olduğu ihtimalini tamamen görmezden gelemedi. - Tom couldn't completely rule out the possibility that what Mary said was true.

true
eksiksiz
true
katışıksız
true
sadık

Bu, Fadıl Sadık'ın gerçek hikayesidir. - This is the true story of Fadil Sadiq.

Sadece değişenler kendilerine sadık kalırlar. - Only those who change stay true to themselves.

true
halis
true
hakikaten
true
gerçekten

O doğru olabilir ama gerçekten öyle düşünmüyorum. - That could be true, but I don't really think so.

Bu gerçekten doğru değil. - That's not really true.

true
{s} hakiki, som: Is this true or imitation leather? Bu deri hakiki mi
true
{s} aslının aynı
true
{s} esaslı
true
hakiki sahi
true
tam olarak

Şey, bu tam olarak doğru değil. - Well, that's not quite true.

O tam olarak doğru değildi. - That wasn't exactly true.

true
sadık kalarak
true
(sıfat) esaslı, gerçek, doğru, hakiki, sahi, tam, içten, aslının aynı, asıl, safkan
İngilizce - İngilizce
true
faithful, loyal