Benim tartışmayı destekleyecek adil bir miktar bilimsel veriyi sıralayacağım
- I will marshal a fair amount of scientific data to support my argument.
Bay Hasimoto bize karşı adil.
- Mr. Hashimoto is fair to us.
O oldukça makul bir fiyat.
- That's a fairly reasonable price.
Bunu için makul bir fiyat ödedik.
- We paid a fair price for it.
Tom oldukça iyi dans edebilir, değil mi?
- Tom can dance fairly well, can't he?
Tom oldukça iyi bir golfçüdür.
- Tom is a fairly decent golfer.
Dün gece ipek ve ince kumaş hakkında ya da eşitlik ve adil yargılama hakkında bir rüya gördüm.
- I dreamt a dream last night, about silk and fine cloth or about equality and fair trial.
Gökyüzü güzel hava vaadediyor.
- The sky promises fair weather.
O bütün ülkenin en güzeliydi.
- She was the fairest in the whole land.
Öğretmen, sınavlarımızda not verirken çok adildi.
- The teacher was very fair when she marked our exams.
Bu çok adil değil, değil mi?
- That's not very fair, is it?