Tom epeyce yaşlı, değil mi?
- Tom is fairly old, isn't he?
Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşur değil mi?
- Tom speaks French fairly well, doesn't he?
Tom görünmeden Mary'yi izlemeyi oldukça kolay buldu.
- Tom found it fairly easy to follow Mary without being seen.
Herkese dürüst bir biçimde davranalım.
- Let's treat everybody fairly.
Tom epeyce yaşlı, değil mi?
- Tom is fairly old, isn't he?
O, bana karşı dürüstçe davrandı.
- He acted fairly toward me.
Medyanın, haberleri dürüstçe sunduğunu hissediyor musun?
- Do you feel that the media presents the news fairly?
Tom'a tarafsızca davranıldı.
- Tom was treated fairly.
Tom sana adilane davranıyor, değil mi?
- Tom has been treating you fairly, hasn't he?
O oldukça makul bir fiyat.
- That's a fairly reasonable price.
Tom'a adaletli şekilde davranıldı.
- Tom has been treated fairly.
Herkese dürüst bir biçimde davranalım.
- Let's treat everybody fairly.
O, bana karşı dürüstçe davrandı.
- He acted fairly toward me.
Bu ay uluslararası bir fuarımız olacak.
- We are having an international trade fair this month.
Geleneksel ekmek fuarı düzenlediler.
- They organized a traditional bread fair.
Aşkta ve savaşta her şey adildir.
- All's fair in love and war.
Onlar da başkalarına adil olmalıdır.
- They should also be fair to others.
Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşur değil mi?
- Tom speaks French fairly well, doesn't he?
Yüzme oldukça iyi yapabildiğim bir şey.
- Swimming is one thing I can do fairly well.
Onun açık bir teni vardır.
- She has a fair complexion.
Bu oldukça açık olmalı.
- It should be fairly obvious.
Öğretmen, sınavlarımızda not verirken çok adildi.
- The teacher was very fair when she marked our exams.
Bu çok adil değil, değil mi?
- That's not very fair, is it?
Tom sana adilane davranıyor, değil mi?
- Tom has been treating you fairly, hasn't he?
Üç doktor odadan çıkar çıkmaz Peri, Pinokyo'nun yatağına doğru gitti ve alnına dokununca onun ateşler içinde yandığını gördü.
- As soon as the three doctors had left the room, the Fairy went to Pinocchio's bed and, touching him on the forehead, noticed that he was burning with fever.
Tom doğruyu söylüyor, ben oldukça eminim.
- Tom is telling the truth, I'm fairly certain.
Sen dürüstçe kazandın.
- You won, fair and square.
Seni dürüstçe uyardım.
- I gave you fair warning.
Bunu için makul bir fiyat ödedik.
- We paid a fair price for it.
Adil ve makul olmadığından dolayı önerinizi kabul edemem.
- I can't agree to your proposal on the ground that it is not fair and reasonable.
Tom oldukça iyi dans edebilir, değil mi?
- Tom can dance fairly well, can't he?
O, İngilizceyi oldukça iyi konuşur.
- He speaks English fairly well.
Tom'un ondan hoşlanmayacağından oldukça eminim.
- I'm fairly certain that Tom won't like that.
O, peri masallarından hoşlanır.
- She likes fairy tales.
Çekicilikle insanları değerlendirme düşüncesi benim için adil görünmüyor.
- The thought of rating people by attractiveness does not seem fair to me.
Yaşam adil değil ama hala güzel.
- Life isn't fair, but it's still good.
Yağmurdan sonra, güzel hava.
- After the rain, fair weather.
Dün gece ipek ve ince kumaş hakkında ya da eşitlik ve adil yargılama hakkında bir rüya gördüm.
- I dreamt a dream last night, about silk and fine cloth or about equality and fair trial.
O bütün ülkenin en güzeliydi.
- She was the fairest in the whole land.
Yağmurdan sonra, güzel hava.
- After the rain, fair weather.
Erkek kardeşi esmer olduğunda onun nasıl bu kadar sarışın olduğunu anlayamıyorum.
- I can't understand how she can be so fair when her brother is swarthy.
Bunun hakkında haklı olduğumdan oldukça eminim.
- I'm fairly sure I'm right about this.
Yargılama tamamen adil değil.
- The judgment isn't entirely fair.
O benim için tamamen adil görünüyor.
- That seems completely fair to me.
The weather this weekend will be fairly dry.
10. You will be civil and attentive to passengers, giving proper assistance to ladies and children getting in or out, and never start the car before passengers are fairly received or landed.
She had fair hair and blue eyes.
He must be given a fair trial.
Monday's child is fair of face.
If single, probably his plighted Fair / Has in his absence wedded some rich miser .
one's fair name.
When will we learn to distinguish between the fair and the foul?.
... But it's a fairly small place. ...
... And have a fairly high pain threshold. ...