O kesinlikle bir etmendir.
- That's certainly a factor.
Onlar burada bir fabrika inşa etmenin çok pahalı olacağını düşündü.
- They thought it would be too expensive to build a factory here.
Onun bir etken olduğunu sanmıyorum.
- I don't think that's a factor.
Büyük şirketleri dava etmeyi zorlaştıran diğer önemli etkenler de faaliyetlerinin boyutları ve karmaşıklığıdır.
- Other factors of importance, which make litigation of large corporations more difficult, are the size and complexity of their activities.
Sağlık mutluluk için önemli bir faktördür.
- Health is an important factor of happiness.
Anladığım kadarıyla, bu iki deneyin ortak faktörleri yok.
- In my understanding, those two experiments do not have common factors.
Ben sadece basit bir fabrika işçisiyim. Neden beni rahatsız ediyorsunuz?
- I'm just a simple factory worker. Why do you bother me?
The economy was a factor in this year's budget figures.