Beyaz Rusya'da yaşıyorum ve bu durumdan gurur duyuyorum.
- I live in Belarus and I take pride in this fact.
Bu durum hipotezimi destekliyor.
- These facts support my hypothesis.
Bu gerçek bir olaydır.
- That is an actual fact.
Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.
- A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident.
Bu gerçek unutulmamalı.
- This fact must not be forgotten.
Gerçekler uzun yıllar boyunca açıklanmadı.
- The facts did not become public for many years.
Bir kaynak olmadan olgusal ifadeler üretmeyin.
- Don't make factual statements without a source.
O kitap, olgusal hatalarla doludur.
- That book is full of factual errors.
Yukarıdaki metin konuyla ilgili kesin bilgiler içermiyor.
- The text above contains no accurate facts on the matter.
Başka insanları ikna etmek için gerekli olan bilgileri yazın.
- Write down the facts needed to convince other people.
Let's look at the facts of the case before deciding.
There is no doubting the fact that the Earth orbits the Sun.
The facts about space travel.
He had become an accessory after the fact.
... And the fact of the matter is that there's no delete button ...
... So the fact of the matter is that fiber solves almost every ...