Sami bu kez ölüm cezasıyla yüz yüze geliyor.
- Sami is facing the death penalty this time.
Rusya büyük finansal zorluklarla karşılaşıyor.
- Russia is facing great financial difficulties.
Ben bizzat o sorunla karşı karşıyayım.
- I'm facing that problem, myself.
Sami bu kez ölüm cezasıyla yüz yüze geliyor.
- Sami is facing the death penalty this time.
Bununla yüzleşmek zorunda kalacaksın.
- You will have to face it.
Onunla yalnız yüzleşmek zorunda değilsin.
- You don't have to face it alone.
Yüzlerinizi görmek istemiyorum.
- I don't want to see your faces.
Onun yüzü acıdan şekil değiştirmişti.
- His face is distorted by pain.
Tom onunla tek başına yüz yüze gelmek zorunda değil.
- Tom doesn't have to face it alone.
Bir dinozorla yüz yüze gelmek eğlenceli bir deneyimdi.
- Coming face to face with a dinosaur was a funny experience.
O yüzü daha önce bir yerde gördüm.
- I have seen that face somewhere before.
Madeni paranın önündeki sözleri anlamıyorum.
- I don't understand the words on the face of the coin.
Tom Mary'ye bakmak için geriye döndü.
- Tom turned around to face Mary.
Onların hepsi Tom'a bakmak için döndü.
- They all turned to face Tom.
Dış görünüşe bakılırsa, hiçbir şey daha makul olamazdı.
- On the face of it, nothing could be more reasonable.
Dış görünüşe bakılırsa, hiçbir şey daha makul olamazdı.
- Nothing could be more reasonable, on the face of it.
Tom sık sık facebook'ta motivasyon alıntılar postalar.
- Tom often posts motivational quotes on Facebook.
Altı Facebook hesabımdan biri, Facebook tarafından askıya alındı.
- One of my six Facebook accounts was suspended.
Bu kadar çok dost yüzler görmekten mutluyum.
- I'm happy to see so many friendly faces.
Tom'un yüzünü görmek istemedim.
- I didn't want to see Tom's face.
Benimle tekrar o şekilde konuşursan, yüzünü parçalayacağım.
- If you talk to me that way again, I'm going to smash your face in.
Mary yatağına uzandı, yüzü yastığına gömülü şekilde ağladı.
- Mary laid on her bed, crying with her face buried into her pillow.
Suratına bakınca kaybolduğu anlaşılıyor.
- His face says that he lost.
O surat asıyorsa, bu sinirli olduğundan dolayıdır.
- If he makes that face it's because he's nervous.
Dış görünüşe bakılırsa, hiçbir şey daha makul olamazdı.
- On the face of it, nothing could be more reasonable.
Tom'un yüzünde bıkkın, ilgisiz bir görünüş vardı.
- Tom had a bored, disinterested look on his face.
O, karşısındaki çocuğuna baktı.
- She looked her child in the face.
Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
- She has an absent look on her face.
Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.
- The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.
Onun yüzünü loş bir ışıkta gördüm.
- I saw his face in the dim light.
Haberi aldığı için beti benzi attı.
- His face turned pale to hear the news.
Tom'un yüzü kötü bir biçimde çürük.
- Tom's face is badly bruised.
Şapkamı giymeyi unuttum ve yüzüm kötü biçimde güneşten yandı.
- I forgot to wear my hat and my face got badly sunburned.
Ben devasa sorunlarla yüz yüzeyim.
- I am faced with a mountain of problems.
Biz ve sovyetler nükleer yıkımın alışılmış tehditiyle yüz yüzeyiz ve hem kapitalizmin hem komunizmin nükleer bir savaşla mücadele etmesi olasılık dışı.
- Both we and the Soviets face the common threat of nuclear destruction and there is no likelihood that either capitalism or communism will survive a nuclear war.
Annemin yüzünü hâlâ görebiliyorum.
- I can still see my mother's face.
Kız, göz yaşlarıyla hâlâ ıslak yüzünü kaldırdı.
- The girl lifted her face, still wet with tears.
İtibarımı kaybetmek istemiyorum.
- I don't want to lose face.
İtibarını kaybetmek aşağılanmak anlamına gelir.
- To lose face means to be humiliated.
Face the sun.
The face of the cliff loomed above them.
She has a pretty face.
Why the sad face?.
The fans cheered on the face as he made his comeback.
Turn the chair so it faces the table.
The bunkers faced north and east, toward Germany.
They turned to boat into the face of the storm.
I'm going to have to face this sooner or later.
He managed to show a bold face despite his embarrassment.
I'll be out in a sec, just let me put on my face.
... and we know we're facing a retirement boom in the coming years, and we need more talented ...
... invasion here you were discovered the traditional an authentic facing turkey ...