fındıkçı

listen to the pronunciation of fındıkçı
Türkçe - İngilizce
seller/grower of hazelnuts; hussy
(Konuşma Dili) lively and flirtatious woman
seller or grower of hazelnuts
hussy
flirtatious
fındık
{i} hazelnut

Hazelnuts are harvested in mid-autumn. - Fındık sonbaharın ortasında hasat edilir.

The squirrel closed its eyes and began to count hazelnuts. - Sincap gözlerini kapattı ve fındıkları saymaya başladı.

fındık
nut

For snacks, she eats fruit or nuts. - Aperatif olarak, meyve ve fındık yer.

I've left out the nuts in this recipe because Delia's allergic to them. - Delia'nın onlara allerjisi olduğu için bu yemek tarifinden fındıkları çıkarttım.

fındıkçı kız
jilt
fındık
hazel

Tom's squirrel can smell hazelnuts from a mile away. - Tom'un sincabı bir mil öteden fındık kokusunu alabiliyor.

Tom named his squirrel Hazelnut, because it likes hazelnuts. - Tom sincabına Fındık adını verdi, çünkü fındığı seviyor.

fındık
(Botanik, Bitkibilim) european filbert
fındık
nutshell
fındık
pecan
fındık
hazel-nut
fındık
(Botanik, Bitkibilim) corylus
fındık
cobnut
fındık
filbert
fındık
hazelnut, filbert
fındık
slang loaded dice
fındık
(Tabiat Doğa) (bitki, Fam: gürgengiller,betuliye) hazelnut, nut, cobnut, European filbert
Türkçe - Türkçe
Fındık yetiştiren veya satan kimse
Cilveli, oynak kadın
fındık
Bu ağaççığın sert bir kabuk içinde bulunan yağlı, nişastalı ürünü
fındık
Kayıngillerden, kuzey yarım kürenin ılık yerlerinde ve yurdumuzun daha çok Doğu Karadeniz bölgesinde yetişen, boyu 6-7 m, yaygın tepeli bir ağaççık (Corylus avellana)
Fındık
(Osmanlı Dönemi) BUNDUK
Fındık
(Osmanlı Dönemi) FUNDUK
fındık
Hileli zar
Fındık
kelberi
Fındık
çetlevik
fındıkçı