Gariptir, bu sonbaharda çok sayıda pembe dizi izliyorum.
- Oddly, I've been watching a lot of telenovelas this fall.
Biz geçen sonbaharda New York'a taşındık.
- We moved to New York last fall.
Büyükannem bacağını bir düşüşte incitti.
- My grandma injured her leg in a fall.
Bir tente onun düşüşünü kırdı ve onun hayatını kurtardı.
- An awning broke his fall and saved his life.
Neyse ki bir dalı tuttum ve düşmekten kurtuldum.
- Luckily, I got hold of a branch and was saved from falling.
Buz üzerinde düşmek incitir.
- Falling on ice hurts.
Yol düşen kayalar tarafından bloke edildi.
- The road was blocked by fallen rocks.
Düşen kayalar yolu kapattı.
- Fallen rocks blocked the road.
Tom kanepenin arkasına düşmüş olan bozuk paraları topladı.
- Tom picked up the coins that had fallen behind the sofa.
Düşmüş bir ağaç patikayı kapadı.
- A fallen tree blocked the path.
Düşmüş bir kaya onun yolunu kapadı.
- A fallen rock barred his way.
Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.
- She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
Saçınız dökülmeye başlayacaktır.
- Your hair will start to fall out.
Hans Berlin duvarının yıkılmasını hatırlayacak kadar yaşlıyım dedi.
- I'm old enough to remember the fall of the Berlin wall, said Hans.
Tüm masraflar sponsora düşecektir.
- All the expenses will fall on the sponsor.
Bahçe düşmüş yapraklarla kaplıydı.
- The garden was covered with fallen leaves.
Sami o kategorideki insanlar arasında yer alır.
- Sami falls into that category of people.
Kilise katılımı düştü.
- Church participation has fallen.
Tom nöbette uykuya dalmakla suçlandı.
- Tom was accused of falling asleep on guard duty.
Bu fırtınalı yaz gecelerinde uykuya dalmak zordur.
- It's hard to fall asleep on stormy summer nights.
İpi sıkıca tuttum böylece düşmedim.
- I held on to the rope tightly so I wouldn't fall.
Kötü alışkanlıklara düşmek kolaydır.
- It's easy to fall into bad habits.
İmparatorluğun çöküşü kaçınılmazdı.
- The fall of the empire was inevitable.
Romalılar, imparatorluğun çöküşünü istemedi, ama oldu.
- Romans did not wish for the fall of their empire, but it happened.
Tom tanıştığı her güzel kıza aşık olur.
- Tom falls in love with every beautiful girl he meets.
Orman sonbaharda çok güzeldir.
- The forest is very beautiful in the fall.
Bay Jones ders esnasında uyuduğum için beni azarladı.
- Mr. Jones reprimanded me for falling asleep during class.
Anadili olarak konuşan kişi sayısı 10'dan aza düştüğünde bir dil ölü olarak kabul edilir.
- A language is considered dead when the number of native speakers falls to less than 10.
Neredeyse tüm yapraklar döküldü.
- Almost all the leaves have fallen.
Ağacın bütün yaprakları döküldü.
- The tree's leaves have all fallen.
O tekrar hastalanmaktan korkuyor.
- She is afraid of falling ill again.
Orada harika bir şelale gördüm.
- I saw a wonderful fall there.
Bu kulübe çökme tehlikesinde.
- This hut is in danger of falling down.
to honor fallen soldiers.
a fallen building.
a fallen woman.
fallen raindrops.
We'll have to walk; my car has fallen over.
This is a monument to all those who fell in the First World War.
And so it falls to me to make this important decision.
Rome fell to the Goths in 410 AD.
Thrown from a cliff, the stone fell 100 feet before hitting the ground.
He set up his rival to take the fall.
Our senator fell into disrepute because of the banking scandal.
the fall of Rome.
Ghoaſt . / To morrow in the battaile thinke on me, / And fall thy edgeleſſe ſword, diſpaire and die.
She has fallen ill.
... teachers -- STEM education is an area where we've fallen ...
... not fallen by the wayside that still seems to be doing well ...