O, bazen aşırıya kaçmak istiyordu.
- He sometimes wished to go to extremes.
Tom'un işi aşırı stress yaratıyor.
- Tom's job creates extreme stress.
Fadıl açgözlülüğünü örtmek için uçlara gitti.
- Fadil went to extremes to cover up his greed.
Kasaba Japonya'nın en uç kuzeyindedir.
- The town is located in the extreme north of Japan.
Biz Tom'un önerisini çok aşırı olarak reddettik.
- We rejected Tom's suggestion as too extreme.
Ton son derece çok bilmiş.
- Tom is extremely sophisticated.
İngiliz halkı genel olarak evcil hayvanlarına son derece düşkündür.
- The British people in general are extremely fond of their pets.
Onların cihazı son derece gelişmiş.
- Their equipment is extremely advanced.
Tom şimdi son derece meşgul.
- Tom is extremely busy now.
Onların cihazı son derece gelişmiş.
- Their equipment is extremely advanced.
Mary aşırı derecede çekici.
- Mary is extremely attractive.
Tom aşırı derecede ikna edicidir.
- Tom is extremely persuasive.
Tom son derece şiddetli.
- Tom is extremely violent.
Onlar olağanüstü durumlar.
- They are the extreme cases.
Kasaba Japonya'nın en uç kuzeyindedir.
- The town is located in the extreme north of Japan.
Suyu ölçüsüz ve aşırı miktarda içmek su zehirlenmesi ile sonuçlanabilir, potansiyel olarak ölümcül bir durum.
- Drinking excessive and extreme amounts of water can result in water intoxication, a potentially fatal condition.
Yüksek bir yapıdan atlamak ekstrem bir spordur.
- Base jumping is an extreme sport.
Alaska'nın ekstrem soğuğunu severim.
- I like the extreme cold of Alaska.
I think the new laws are extreme, but many believe them necessary for national security.
His extreme love of model trains showed in the rails that criscrossed his entire home.
In the empty and extreme cold theatre.
extremes of temperature.
... extreme poverty in the Americans were building ...
... more extreme parts of his party. ...