Tom'un işi aşırı stress yaratıyor.
- Tom's job creates extreme stress.
Öneriniz biraz aşırı.
- Your proposal is a bit extreme.
Kasaba Japonya'nın en uç kuzeyindedir.
- The town is located in the extreme north of Japan.
O bir uçtan diğerine düştü.
- He fell from one extreme to the other.
Ton son derece çok bilmiş.
- Tom is extremely sophisticated.
Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir.
- Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.
Dinamit balıkçılığı resif ekosistemler için son derece tahrip edicidir.
- Dynamite fishing is extremely destructive to reef ecosystems.
Tom Mary'ye onun yardımı için son derece minnettar.
- Tom is extremely thankful to Mary for her help.
Onların cihazı son derece gelişmiş.
- Their equipment is extremely advanced.
Tom şimdi son derece meşgul.
- Tom is extremely busy now.
Tom aşırı derecede yorgun olduğunu söyledi.
- Tom said he was extremely tired.
Tom aşırı derecede heyecanlı görünüyor.
- Tom seems extremely excited.
Tom son derece şiddetli.
- Tom is extremely violent.
Onlar olağanüstü durumlar.
- They are the extreme cases.
Kasaba Japonya'nın en uç kuzeyindedir.
- The town is located in the extreme north of Japan.
Suyu ölçüsüz ve aşırı miktarda içmek su zehirlenmesi ile sonuçlanabilir, potansiyel olarak ölümcül bir durum.
- Drinking excessive and extreme amounts of water can result in water intoxication, a potentially fatal condition.
Alaska'nın ekstrem soğuğunu severim.
- I like the extreme cold of Alaska.
Yüksek bir yapıdan atlamak ekstrem bir spordur.
- Base jumping is an extreme sport.
I think the new laws are extreme, but many believe them necessary for national security.
His extreme love of model trains showed in the rails that criscrossed his entire home.
In the empty and extreme cold theatre.
extremes of temperature.
... extreme poverty in the Americans were building ...
... extreme circumstances; had received years of training ...