Söylenti bir dereceye kadar doğru.
- The rumor is true to some extent.
Belirli bir dereceye kadar Fransızcayı anlayabilirim.
- I can understand French to a certain extent.
Birinin cehaletinin boyutunu bilmek önemlidir.
- It is important to recognize the extent of one's ignorance.
Dan, Linda'nın suç tarihinin boyutunu bilmiyor.
- Dan doesn't know the extent of Linda's criminal history.
Bir ölçüde söylediklerine katılıyorum.
- I agree with what you say to some extent.
Tom Mary'nin sorununu bir ölçüde anlayabilir.
- Tom can understand Mary's problem to some extent.
Leyla'nın mektupları onun ırkçılığının boyutlarını ortaya çıkardı.
- Layla's letters revealed the extent of her racism.
Dan, Linda'nın suç tarihinin boyutunu bilmiyor.
- Dan doesn't know the extent of Linda's criminal history.
Söylediğini bir miktar kabul ediyorum.
- I accept what you say to some extent.
Bir ölçüde söylediklerine katılıyorum.
- I agree with what you say to some extent.
Bir ölçüde Japonca konuşur.
- She speaks Japanese to some extent.
Bir dereceye kadar bir kızak arabasını kontrol edebilirsiniz.
- To some extent, you can control the car in a skid.
Söylenti bir dereceye kadar doğru.
- The rumor is true to some extent.
I agree with you to an extent.
Bir yere kadar seninle aynı fikirdeyim.
- I agree with you to some extent.
Bir yere kadar seni anlayabilirim.
- I can understand you to some extent.
The extent of his knowledge of the language is a few scattered words.
... the extent of 90% to 95%. ...
... 8,000 banks. To the extent that the largest institutions were to decide to respond to ...