Belirli bir dereceye kadar Fransızcayı anlayabilirim.
- I can understand French to a certain extent.
Bir dereceye kadar bir kızak arabasını kontrol edebilirsiniz.
- To some extent, you can control the car in a skid.
Dan, Linda'nın suç tarihinin boyutunu bilmiyor.
- Dan doesn't know the extent of Linda's criminal history.
Leyla'nın mektupları onun ırkçılığının boyutlarını ortaya çıkardı.
- Layla's letters revealed the extent of her racism.
Bir ölçüde söylediklerine katılıyorum.
- I agree with what you say to some extent.
Ne ölçüde ona güvenilebilir?
- To what extent can he be trusted?
Leyla'nın mektupları onun ırkçılığının boyutlarını ortaya çıkardı.
- Layla's letters revealed the extent of her racism.
Birinin cehaletinin boyutunu bilmek önemlidir.
- It is important to recognize the extent of one's ignorance.
Söylediğini bir miktar kabul ediyorum.
- I accept what you say to some extent.
Bir ölçüde Japonca konuşur.
- She speaks Japanese to some extent.
Tom Mary'nin sorununu bir ölçüde anlayabilir.
- Tom can understand Mary's problem to some extent.
Bir dereceye kadar ona güvenirim.
- I trust him to some extent.
Söylenti bir dereceye kadar doğru.
- The rumor is true to some extent.
I agree with you to an extent.
Bir yere kadar bu problemi anlayabilirim.
- I can understand this problem to some extent.
Bir yere kadar seni anlayabilirim.
- I can understand you to some extent.
The extent of his knowledge of the language is a few scattered words.
... I think that to the extent all of our products are ...
... things are not critical to that extent that newspaper ...