extend teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- genişletmek
O, sigara içilmeyen alanı genişletmek istiyor.
- She wants to extend the no-smoking area.
Şehir yolu genişletmek istiyor.
- The city wants to extend the road.
- uzatmak
Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
- Better to extend an olive branch than launch a missile.
Buradaki kalışımı birkaç gün daha uzatmak istiyorum.
- I want to extend my stay here for a few more days.
- {f} vermek
- {f} yaymak
- {f} devam ettirmek
- {f} uzamak
- süreyi uzatmak
- (Bilgisayar) yapılandır
- (Bilgisayar) genişletme
O, sigara içilmeyen alanı genişletmek istiyor.
- She wants to extend the no-smoking area.
Şehir yolu genişletmek istiyor.
- The city wants to extend the road.
- sağlamak
- (Bilgisayar) genişlet
Şirketi işini genişletiyor.
- His company is extending its business.
Seyahatimi Sendai'den Aomori'ye kadar genişlettim.
- From Sendai I extended my journey to Aomori.
- (Bilgisayar) genişletme yaymak
- uzantı
- (Bilgisayar) geniş
Şirketi işini genişletiyor.
- His company is extending its business.
Şehir yolu genişletmek istiyor.
- The city wants to extend the road.
- (Ticaret) vadesini uzatmak
- artırmak
- sunmak
- {f} genişlemek
- daha uzun ya da büyük bir hale getirmek
- sürmek
- germek
- yayılmak
- erişmek
- uzat
Kalışını beş gün uzattı.
- She extended her stay by five days.
Tom vizesini uzatabildi.
- Tom was able to extend his visa.
- {f} büyümek
- {f} avcı hattına yayılmak
- kıymet takdir etmek
- büyütmek
- uzat,v.uzat: n.uzantı
- {f} yardım eli uzatmak
- teşmil etmek
- yetişmek
- {f} (yardım, kredi v.b.) vermek
- (Askeri) AÇMAK: Bir düzende, birlik ve şahıslar arasındaki aralıkları açmak
- kapsamına almak
- (Tıp) Germek, uzatmak, genişletmek, kol veya bacağı doğrultmak, fleksiyon durumundaki kol veya bacağı düz hale getirmek
- extended insurance müddeti uzatılan sigorta
- tevsi etmek
- varmak
- (Kanun) vekalet vermek
- (Askeri) uzatma
Onlar demiryolunu sonraki şehre uzatmayı planlıyor.
- They are planning to extend the railroad to the next town.
Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
- Better to extend an olive branch than launch a missile.
- uzanmak
- (Askeri) temdit
- extend along
- uzanmak
- extend best wishes
- en iyi dilekleri iletmek
- extend credit
- (Ticaret) kredi uzatmak
- extend credit
- (Ticaret) krediyi uzatmak
- extend cut paste
- (Matematik) uzat kes yapıştır
- extend debt maturity
- (Ticaret) borcun vadesini uzatmak
- extend due date
- (Eğitim) son başvuru tarihini uzatmak
- extend maturity
- (Ticaret) vade uzatmak
- extend of authority
- (Kanun) salahiyetin şümulü
- extend of restitution
- (Kanun) iadenin şümulü
- extend one's authority
- yetkisini genişletmek
- extend one's leg
- ayak uzatmak
- extend one's market
- pazarını genişletmek
- extend one's market
- pazar genişletmek
- extend one's market
- piyasasını genişletmek
- extend one's market share
- pazar payını genişletmek
- extend one's scope
- kapsamını genişletmek
- extend one's sympathy
- (deyim) başsağlığı dilemek
- extend one's visa
- (Politika, Siyaset) vizesinin süresini uzatmak
- extend one's visa
- (Politika, Siyaset) vizesini uzatmak
- extend one’s thanks
- (Politika, Siyaset) teşekkürlerini sunmak
- extend out to the market
- pazara yayılmak
- extend over
- -e kadar uzanmak
- extend over a period of time
- zamana yaymak
- extend polls
- oy verme süresini uzatmak
- extend polygon
- (Bilgisayar) genişlet çokgen
- extend size
- (Bilgisayar) boyutu büyüt
- extend someone's condolences
- (Askeri) taziyelerini sunmak
- extend the gun
- (Avcılık) silahı hedefe doğrultmak
- extend the membership
- üyeliği uzatmak
- extend the membership
- üyelik uzatmak
- extend the portfolio
- portföyü genişletmek
- extend the time
- süreyi uzatmak
- extend the visa
- vizeyi uzatmak
- extend the visa
- vize uzatmak
- extend to
- -e uzatmak
- extend to
- -e genişletmek
- extend to the market
- pazara yayılmak
- extend volume
- (Bilgisayar) bölüm uzat
- extend the term of office
- görev süresini uzatmak
- extend the time
- vadesini uzatmak
- extend an invitation
- davet etmek, davetde bulunmak
- extend audience
- izleyici kitlesini genişletmek
- extend condolences
- başsağlığı genişletmek
- extend one's sympathies
- Üzüntüsünü bildirmek
- extend to
- Dahil etmek, içine almak, içermek, kapsamak
- extend, lengthen, make longer
- Genişletmek, uzatmak artık yapmak
- extend mode
- genişletme kipi
- extend selection
- seçimi genişlet
- extend selection mode
- seçimi genişletme modu
- extended
- genişletilmiş
Asla genişletilmiş garantiler almayın.
- Never buy extended warranties.
DVD silinmiş ve genişletilmiş sahneler içeriyor.
- The DVD contains deleted and extended scenes.
- extended
- {s} geniş
DVD silinmiş ve genişletilmiş sahneler içeriyor.
- The DVD contains deleted and extended scenes.
Saflık gençliği genişletti.
- Chastity extended the youth.
- extended
- (İnşaat) uzatılmış
- extended
- büyütülmüş
- extended
- dışarıda
- extended
- uzamış
- extended
- (Havacılık) açık
- extended
- (Havacılık) açılmış
- extended
- (Havacılık) buton vs
- extendible
- uzatılabilir
- extendible
- genişletilebilir
- extending
- uzatmak
- extended
- temdit edilmiş
- extended
- süresi uzatılmış
- extended
- {f} uzat
O, sağ kolunu uzattı.
- He extended his right arm.
Işıl ışıl gülümseyen anne, bebeğine elini uzattı.
- The mother extended her hand to her baby, smiling brightly.
- extending
- {f} uzat
Bektaşi üzümü hayatı uzatmada etkili meyvelerdir.
- Gooseberries are fruits that are effective at extending life.
Tom teklifi uzatmadan önce başvuranın karakter referansını kontrol etmek istedi.
- Tom wanted to check the applicant's character reference before extending an offer.
- to the extend
- ıf.kadarıyla: prep.kadarıyla
- up to some extend
- bir yere kadar
- extended
- Kapsamlı, uzatılmış, uzamış, uzun, genişletilmiş, yayılmış, geniş, büyük
- extending
- uzatarak
- extends
- uzatır
- stretch to extend; distend
- germek uzatmak için; gerilmek
- stretch, extend, elongate
- germek, uzatmak uzatmak
- stretch, extend, lie
- germek, uzatmak yalan
- to extend a warm welcome to sb
- sıcak bir hoş geldin sunumu
- to extend legs
- ayaklarını uzatmak
- to extend the lead
- yol genişletmek için
- char right extend
- Sağ Karakter Uzatma
- endlessly extend along
- uçsuz bucaksız uzanmak
- extended
- {s} büyük
- extended
- {f} genişlet: adj.genişletilmiş
- extended
- {s} uzun
Kiralama süresi kararlaştırılan süreden daha uzun ise, bir orantılı kira hesaplanacaktır.
- If the rental period is extended beyond the agreed period, it shall be calculated a prorated rent.
- extended
- {s} uzatılan
- extended
- {s} uzayan
- extended
- {f} uzat: adj.uzatılmış
- extended
- {s} yayılmış
- extending
- {i} uzatma
Bektaşi üzümü hayatı uzatmada etkili meyvelerdir.
- Gooseberries are fruits that are effective at extending life.
Tom teklifi uzatmadan önce başvuranın karakter referansını kontrol etmek istedi.
- Tom wanted to check the applicant's character reference before extending an offer.
- extending
- (isim) uzatma
- extends
- uzanır
Bu yol, kıyıya kadar uzanır.
- This road extends to the coast.
Yer çekimi etkisi her nesneden uzaya doğru her yönde ve sonsuz bir mesafede uzanır.
- The effect of gravity extends from each object out into space in all directions, and for an infinite distance.
- i'd like to extend my stay for a few days
- ziyaret süremi birkaç gün daha uzatmak istiyorum
- line up extend
- (Bilgisayar) çizgi yukarı uzatma
- para up extend
- (Bilgisayar) paragraf yukarı uzatma