Tango, yatay arzuların dikey anlatımıdır.
- Tango is the vertical expression of a horizontal desire.
Yardımınızla ilgili minnettarlığımı ifade etmek istiyorum.
- I want to express my appreciation for your help.
İş arkadaşlarım adına teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum.
- I would like to express our thanks on behalf of my colleagues.
Onun ifadesi tarafından kafam karıştı.
- I was confused by her expression.
Tom, yüzünde tatsız bir ifade, onların kapılardan acele ile girişini izledi.
- Tom watched them hurry through the doors, a disagreeable expression on his face.
O, kendini açıkça ifade etti.
- He expressed himself clearly.
Tom kendini açıkça ifade etti.
- Tom expressed himself clearly.
Çinliler, çocukları İngilizceyi ne kadar iyi bilirlerse, Çincede o kadar az deyimsel ifadeler kullandıklarını buldular.
- The Chinese have found that the better their children know English, the less they use idiomatic expressions in Chinese.
2011 yılının kötü tanınmış deyimi Kebap cinayetleridir.
- The notorious expression of the year 2011 is Kebab murders.
Çoğu dilde ölüm ve ölmeyi açıklamak için örtülü ifadeler vardır.
- Most languages have euphemistic expressions to describe death and dying.
Bu hızlı bir tren. Çok durakta durmaz.
- This is an express train. It won't make many stops.
Ekspres tren yerelden bir saat daha hızlıdır.
- The express train is an hour faster than the local.
Ben ifadeye sözlükte bakacağım.
- I'll look up the expression in the dictionary.
Bu mektubu ekspres olarak postalar mısınız?
- Will you express this letter?
Hiç ekspres tren var mı?
- Are there any express trains?
Lütfen ekspres posta ile gönderin.
- Please send it by express mail.
İspanyolcada, değişiklikleri ve dönüşümleri göstermek için birçok farklı ifadeler vardır.
- In Spanish, there are many different expressions to indicate changes and transformations.
Tom, yüzünde tatsız bir ifade, onların kapılardan acele ile girişini izledi.
- Tom watched them hurry through the doors, a disagreeable expression on his face.
Acele etmelisin yoksa ekspresi kaçıracaksın.
- You must hurry up, or you will miss the express.
Savaşla ilgili duygularını ifade etti.
- She expressed her sentiments on the war.
O, İngilizce olarak kendini çok iyi ifade etti.
- He expressed himself very well in English.
Onun ifadesine bakılırsa, o kötü bir ruh hali içinde.
- Judging from his expression, he's in a bad mood.
Onun yüz ifadesi bir limondan daha ekşiydi.
- Her facial expression was more sour than a lemon.
Onun yüz ifadesi bir limondan daha fazla ekşiydi.
- His facial expression was more sour than a lemon.
Sadece, Nürnberg Bölgesel Ekspres treninde ayakta duracak yer vardı.
- There was standing room only in the Regional Express to Nuremberg.
Normal tren ekspres trenden daha az rahattır.
- The local train is less comfortable than the express train.
O dürüst bir biçimde kendi görüşünü dile getirdi.
- He frankly expressed his own view.
Kızının mezuniyetinde Mary mutluluğunu dile getirdi.
- Mary expressed her happiness when her daughter graduated.
Lütfen ekspres posta ile gönderin.
- Please send it by express mail.
Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım.
- As my watch was slow, I missed the special express.
Yemek yemek istiyoruz. Özellikle bize hizmet eder misiniz? bir buçuktan önce yolda olmalıyız.
- We would like to eat. Could you serve us expressly? We need to be on our way before half past one.
Onun yüzü hep anlamsızdır.
- His face is always expressionless.
The people of his island of Rokovoko, it seems, at their wedding feasts express the fragrant water of young cocoanuts into a large stained calabash like a punchbowl .
Whereby they discoursed in silence, and were intuitively understood from the theory of their expresses.
I took the express into town.
In my eyes it bore a livelier image of the spirit, it seemed more express and single, than the imperfect and divided countenance.
Words cannot express the love I feel for him.
The expression break a leg! should not be taken literally.