Tom ne yapacağını bilmek için yeterli tecrübeye sahip değildi.
- Tom didn't have enough experience to know what to do.
Onun tecrübe eksikliğini kabul etmeme rağmen, hâlâ daha iyi yapması gerektiğini düşünüyorum.
- Admitting his lack of experience, I still think that he ought to do better.
O genç ama deneyimli.
- He is young, but experienced.
Benim deneyimlerime göre, Fransızca dil bilgisini öğrenmek bir yıl alır.
- According to my experience, it takes one year to master French grammar.
Böyle başka bir deneyim yaşamak istemiyorum.
- I don't want to go through another experience like that.
Her gün güzelliği yaşamak için sanatçı olmana gerek yok.
- You don't need to be an artist in order to experience beauty every day.
Fadıl o sırada Rami'den daha tecrübeliydi.
- Fadil was more experienced than Rami at the time.
O tecrübeli bir öğretmendir.
- He is an experienced teacher.
Benim deneyimlerime göre, Fransızca dil bilgisini öğrenmek bir yıl alır.
- According to my experience, it takes one year to master French grammar.
O genç ama deneyimli.
- He is young, but experienced.
Bu olay beni değiştirdi.
- This experience has changed me.
Tom benzer bir olay yaşadı.
- Tom had a similar experience.
Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.
- From my own experience, illness often comes from sleeplessness.
Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
- Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?
Her gün güzelliği yaşamak için sanatçı olmana gerek yok.
- You don't need to be an artist in order to experience beauty every day.
Onlar benim geçmiş yaşamım hakkında birçok soru sordular.
- They asked a lot of questions about my past experience.
Hayat çözümlenecek bir problem değildir, ama deneyimlenecek bir gerçekliktir.
- Life isn't a problem to be solved, but a reality to be experienced.
Bu benim hayatımın en büyük bir deneyimiydi.
- It was the greatest experience of my life.
Tom'un hiçbir pratik deneyimi yoktur.
- Tom has no practical experience.
O bilgili ve de deneyimli.
- He has knowledge and experience as well.
Gerçekten çok genç ama yaşına göre çok tecrübeli.
- Indeed he is young, but he is well experienced for his age.
Fadıl o sırada Rami'den daha tecrübeliydi.
- Fadil was more experienced than Rami at the time.
O, işte deneyimliydi.
- He was experienced in business.
Deneyimli pilotlara acil bir ihtiyaç vardır.
- There is an urgent need for experienced pilots.
O, işte deneyimliydi.
- He was experienced in business.
Deneyimli pilotlara acil bir ihtiyaç vardır.
- There is an urgent need for experienced pilots.
Amerika'da kaldığı süredeki deneyimlerini bize anlatmaya başladı. Biz dikkat kesildik.
- He started to tell us his experiences during his stay in America. We were all ears.
Hastanedeki kötü deneyimlerini telafi etmek için, Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
- To make up for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than he should have.
It was an experience he would not soon forget.
... fully dedicated tablet Maps experience. ...
... You write a web experience and you expect people to use it ...