Gürültüden uzak olarak, gölün önündeki egzotik bitkilerin yanında oturabilirsin.
- You can sit by the exotic plants in front of the lake, away from the noise.
Onun egzotik parfümünün hoş bir kokusu var.
- Her exotic perfume has a subtle scent.
Onun yurtdışı seyahat deneyimi var.
- He has experience of foreign travel.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
- Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
Hükümet, dış politikasında değişiklikler yapmak zorunda kaldı.
- The government was obliged to make changes in its foreign policy.
Yabancı dil öğrenmek zordur.
- It's hard to learn a foreign language.
Yabancılarla alay etme.
- Don't poke fun at foreigners.
exotic appearance.
... is just a specialized computer as well, with a particularly exotic housing. ...