Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
- I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
Kötü davranışı için kendini mazeret gösterdi.
- He excused himself for his bad behavior.
Yaptıklarının hiçbir bahanesi yoktur.
- There is no excuse for your actions.
Böyle bir bahaneyi nasıl ileri sürdünüz?
- How did you come up with such a good excuse?
Geç kaldığım için özür dilerim.
- Excuse me for being late.
Senin özürlerini dinlemeyi reddediyorum.
- I refuse to listen to your excuses.
Affedersiniz, Central Park'a nasıl gidebileceğimi bana söyleyebilir misiniz?
- Excuse me, can you tell me how to get to Central Park?
Affedersiniz. Beni en yakın tramvay istasyonuna doğru yönlendirebilir misiniz?
- Excuse me. Can you direct me to the nearest subway station?
Rahatsızlık için bizi affet.
- Excuse us for the inconvenience.
Öğretmen derse geç kaldığım için beni affetti.
- The teacher excused me for being late for class.
Beni affetmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to excuse me.
Bana biraz izin verir misiniz?
- Would you excuse me a moment?
Bana biraz izin verir misiniz?
- Will you excuse me for a moment?
Bu tür bir davranış için hiçbir gerekçe yoktur.
- There is no excuse for such behavior.
Keşke gitmemek için iyi bir gerekçe bulabilsem.
- I wish I could think of a good excuse not to go.
Afedersiniz, bu kadın kim?
- Excuse me, who is this woman?
Afedersiniz, bu sandalye dolu mu?
- Excuse me, is this seat taken?
Pardon, bu koltuk boşta mı?
- Excuse me. Is this seat taken?
Pardon, bir ricam olacak.
- Excuse me, I have a request.
Affedersiniz, Central Park'a nasıl gidebileceğimi bana söyleyebilir misiniz?
- Excuse me, can you tell me how to get to Central Park?
Affedersiniz. Beni en yakın tramvay istasyonuna doğru yönlendirebilir misiniz?
- Excuse me. Can you direct me to the nearest subway station?
Geç kaldığım için özür dilerim.
- Excuse me for being late.
Özür dilerim! Zannedersem benim yerimde oturuyorsunuz.
- Excuse me, I think you're sitting in my seat.
Ben sınıftan muaf olabilir miyim?
- Can I be excused from class?
Kendimi masadan muaf tuttum.
- I excused myself from the table.
Senin sudan bahanelerini duymak istemiyorum.
- I don't want to hear your lame excuses.
Lütfen bir dakika mazur görür müsünüz?
- May I please be excused for a minute?
Erkek yeğenim gençliği gerekçesiyle mazur görüldü.
- My nephew was excused on the grounds of his youth.
I excused him his transgressions.
You know he shouldn't have done it, so don't try to excuse his behavior!.
Tell me why you were late – and I don't want to hear any excuses!.
I excused myself from the proceedings to think over what I'd heard.
'scuse me, when is the bus due?.
... I used to consult to businesses ' excuse me, to hospitals and to health care providers. ...
... MR. LEHRER: Excuse me, one sec ' excuse, me sir. (Laughter.) We've got ' we've got ...