Kadını şüphelilerin dışında tuttu.
- He excluded the woman from the suspects.
Mülteciler ülkeden çıkarıldı.
- The refugees were excluded from the country.
Onlar onu gruplarından çıkarmaya karar verdi.
- They decided to exclude him from their circle.
Onlar John'ı kulüpten dışladılar.
- They excluded John from the club.
Duyguyu tecrübemizden dışlayamayız.
- We cannot exclude feeling from our experience.