Bu kadar harika bir kentte yaşamayı seviyorum.
- I love living in this marvellous town.
Bilgili bir kişiyi dinlemek harika.
- It's marvellous to listen to a learned person.
Hikaye hayret verici olaylarla doluydu.
- The story was full of marvelous happenings.
Alternatiflerin yokluğu zihni hayret verici bir şekilde temizler.
- The absence of alternatives clears the mind marvelously.
Dün gece harikulade bir vakit geçirdim.
- I had a marvelous time last night.