Tom ona aynen ne söylediysem yaptı.
- Tom did exactly as I told him to do.
Onun söylediğini aynen tekrarladım.
- I repeated exactly what he had said.
Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.
- Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him.
Mektubu açmak zorunda değildim. Ne söylediğini tamamen biliyordum.
- I didn't have to open the letter. I knew exactly what it said.
Tom kesinlikle tam olarak ne olduğunu biliyor.
- Tom definitely knows exactly what happened.
Onu Tom'a kesinlikle söyleyemem.
- I can't exactly tell Tom that.
O, tam olarak benim istediğimdir.
- It's exactly what I wanted.
Bir gün pilot olma fikrinin hayatımda tam olarak ne zaman oluştuğunu söyleyemem.
- I couldn't say when exactly in my life it occurred to me that I would be a pilot someday.
Nerede olduğumu kesin olarak bilmiyorum.
- I don't know exactly where I am.
Ne zaman olduğunu kesin olarak biliyorum.
- I know exactly when that happened.
Tamı tamına bu ne anlama geliyor?
- Exactly what does that mean?
Tümüyle burada olman gerekmiyor.
- You're not exactly supposed to be here.
O, tam olarak benim istediğimdir.
- It's exactly what I wanted.
Bir gün pilot olma fikrinin hayatımda tam olarak ne zaman oluştuğunu söyleyemem.
- I couldn't say when exactly in my life it occurred to me that I would be a pilot someday.
O tam olarak doğru bir karşılaştırma değil.
- That's not exactly an accurate comparison.
Bu tam olarak doğru değil.
- That's not exactly right.
Bu tamamen olmasını beklediğim şey.
- That's exactly what I expected to happen.
Mektubu açmak zorunda değildim. Ne söylediğini tamamen biliyordum.
- I didn't have to open the letter. I knew exactly what it said.
So you're saying that we have only three days left? / Yes, exactly!.
His complaint was exactly that she failed to meet the deadline by four days.
The edge is not exactly straight.
... exactly the same. ...
... clarity about what it exactly is going to do and you're not ...