I want to marry Martyna.
- Martyna ile evlenmek istiyorum.
He intended to marry her.
- Onunla evlenmek niyetindeydi.
I think Tom and Mary are too young to get married.
- Bence Tom ve Mary evlenmek için çok genç.
For him, divorce is a good invention, with one sole disadvantage: you have to get married first.
- Onun için boşanma tek dezavantajla iyi bir buluş: ilk önce evlenmek zorundasın.
Be born, get married, and die; always bring money.
- Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
I think Tom and Mary are too young to get married.
- Bence Tom ve Mary evlenmek için çok genç.
Don't rush into marriage.
- Evlenmek için acele etmeyin.
She accepted his hand in marriage.
- Onun evlenme teklifini kabul etti.
People under 18 cannot marry.
- 18 yaşından küçükler evlenemez.
If only he would marry me.
- Keşke benimle evlense.
Shark fin soup is commonly served at Chinese weddings and banquets.
- Köpek balığı çorbası genellikle Çin'de evlenme törenlerinde ve ziyafetlerde servis edilir.
How are your wedding plans coming?
- Evlenme planlarınız nasıl geliyor?
She decided to get married to Tom.
- Tom'la evlenmeye karar verdi.
One hundred and fifty thousand couples are expected to get married in Shanghai in 2006.
- Yüz elli bin çiftin, 2006 yılında Shanghai'da evlenmesi bekleniyor.
Shark fin soup is commonly served at Chinese weddings and banquets.
- Köpek balığı çorbası genellikle Çin'de evlenme törenlerinde ve ziyafetlerde servis edilir.
How are your wedding plans coming?
- Evlenme planlarınız nasıl geliyor?
He married a Canadian girl.
- O, Kanadalı bir kızla evlendi.
They married on Christmas Eve.
- Onlar Noel Yortusu'nda evlendiler.
She looks a little young to get married.
- O evlenmek için biraz genç görünüyor.
Tom believes that getting married to Mary was the best thing he's ever done.
- Tom, Mary ile evlenmenin o güne kadar yaptığı en iyi şey olduğuna inanıyor.
I was thinking about getting married.
- Ben evlenme hakkında düşünüyordum.