Dedikoduyu tüm kasabaya yaydı.
- She spread the gossip all over the town.
Şubelerimiz tüm ülke çapında uzanır.
- Our branches extend all over the country.
Lincoln'un hayatı bütün dünyada çocuklar tarafından okunur.
- The life of Lincoln is read by children all over the world.
Ticari şirketlerimiz bütün dünyada işlerini yaparlar.
- Our trading companies do business all over the world.
And then there's strolling throgh the aisle at Wal-Mart and seeing his face on everything from here to Sunday, like... .