everything possible

listen to the pronunciation of everything possible
İngilizce - Türkçe

everything possible teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

all
{i} hepsi

Onların hepsi sadece kızları götürmek için buradalar. - All of them are just here to pick up girls.

Hepsi bununla tamamlandı. - All is completed with this.

all
{i} her şey

Aşkta ve savaşta her şey adildir. - All's fair in love and war.

Parlayan her şey altın değildir. - All that glitters is not gold.

all
bütün

Para bütün kötülüğün köküdür. - Money is the root of all evil.

Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar. - Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.

all
her iki taraf
all
tamamen

Tom tamamen bitkindi. - Tom was all worn out.

Tepe tamamen karla kaplıydı. - The hill was all covered with snow.

all
her biri

Her biri için bir dizüstü bilgisayar yerine bütün konularım için üç halkalı klasör kullanırım. - I use a three-ring binder for all my subjects instead of a notebook for each one.

Ben dünyadaki tüm kuşların efendisiyim ve sadece düdüğüme üflemek zorundayım ve her biri bana gelecektir. - I am master of all the birds in the world, and have only to blow my whistle and every one will come to me.

all
all fours dört ayak
all
all his life butun ömrünce
all
{s} özbeöz

O özbeöz Amerikalı bir adamla evlenmek istedi. - She wanted to marry an all-American man.

all
{s} her

Bill her zaman dürüsttür. - Bill is honest all the time.

Parlayan her şey altın değildir. - All that glitters is not gold.

all
tümü, tümünü
all
{s} tüm

Ben uyandığımda, diğer tüm yolcular inmişti. - When I woke up, all other passengers had gotten off.

Diğer tüm diller Uygurca'dan daha kolaydır. - All the other languages are easier than Uighur.

all
alayı
all
tümü

O, tümüyle cümlelerle ilgilidir. Sözcüklerle değil. - It's all about sentences. Not words.

Sıcak suyun tümünü kullanma. - Don't use all the hot water.

all
büsbütün

Tom büsbütün o kadar kötü olamaz. - Tom can't be all that bad.

all
all night bütün gece
all
diğe

Ben senin yaşındayken, Virgil ve diğerlerinin hepsini ezbere bilirdim. - When I was your age, I knew Virgil and all the others by heart.

Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir. - 80% of all English words come from other languages.

all
{s} bütün, tüm; hepsi: All roses have thorns. Bütün güller dikenlidir. He worked all day. Bütün gün çalıştı
İngilizce - İngilizce
all
everything possible

    Heceleme

    eve·ry·thing pos·si·ble

    Türkçe nasıl söylenir

    evrithîng päsıbıl

    Telaffuz

    /ˈevrēˌᴛʜəɴɢ ˈpäsəbəl/ /ˈɛvriːˌθɪŋ ˈpɑːsəbəl/