How can I ever get there in time.
It was ever thus.
Why are you always so nice to everybody?
- Why are you always so nice to everyone?
Why are you always so nice to everyone?
- Why are you always so nice to everybody?
Did I ever!.
This family empathy measure is highly related to ever use of birth control but not to any measure of continuous use.
He's back and better than ever.
Her zaman her şeyi düşünmemi bekleyemezsin.
- You can't expect me to always think of everything!
O, her zamankinden daha güçlüdür.
- He is stronger than ever.
Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.
- The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath.
Tom'un şimdiye kadar antika arabasını satmayı düşündüğünden şüpheliyim.
- I doubt that Tom would ever consider selling his antique car.
Onu asla tekrar görmek istemiyorum.
- I don't ever want to see him again.
Tom asla Boston'u terk etmek istemiyor.
- Tom doesn't want to ever leave Boston.
Hiçbir şey daima güvende değildir.
- Nothing is ever secure.
Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
Hiç Kanada'ya gittin mi?
- Have you ever been to Canada?
O gelmiş geçmiş en cesur askerdir.
- He is the bravest soldier that ever lived.
Gelmiş geçmiş en iyi grup olmak nasıl bir duygu?
- How does it feel to be the best band ever?
Herhangi bir zamanda Japonya'ya gelirsen, beni görmeye gel.
- If you are ever in Japan, come and see me.
Tom'u herhangi bir zamanda tekrar göreceğimizi düşünüyor musun?
- Do you think we'll ever see Tom again?
Eğer bize yardım ederseniz, herkes memnun olur.
- Everyone will be happy if you help us.
Eğer her kullanıcı Tatoeba'ya günde yirmi ilave yaparsa, Noel'e kadar bir milyon cümleye ulaşmak mümkün olabilir.
- If every user added twenty a day to Tatoeba, it might be possible to reach one million sentences by Christmas.
Ebeveynlerime en az her üç ayda bir kez onları ziyaret edeceğime söz verdim.
- I promised my parents I would visit them at least once every three months.
Onlar her ay bir kez maç izlemeye giderler.
- They go to watch a play once every month.
Ne zaman bir kütüphane görsem; gönlümden hep gidip içindeki her şeyi okuyana kadar orada kalmak geçer.
- I never see a library without wishing I had time to go there and stay till I had read everything in it.
Neden hep Wall Street'te çalışmak istersin?
- Why would you ever want to work on Wall Street?
Her çocuk, hayatında bir babaya ya da bir baba figürüne ihtiyaç duyar.
- Every child needs a father or a father figure in their life.
Herkes hayatında yanlış şeyler yapar.
- Everyone does wrong things in their lives.
Şu ana kadar hiçbir şey doğru değil.
- Nothing is ever right.
Şu ana kadar tattığım ilk Japon yemeği buydu.
- This was the first Japanese food I had ever tasted.