evening(s) teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- evening
- akşam
Önceden belirlenen doğum tarihinin akşamında suyum kesildi..
- My water broke on the evening of the predicted birth date.
Buraya dün akşam altıda geldik.
- We arrived here at six yesterday evening.
- evening dress
- gece elbisesi
- evening
- akşamlık
- evening class
- akşam sınıfı
- evening news
- ana haber
- evening news
- akşam haberleri
- evening primrose
- gecesefası
- evening sun
- akşam güneşi
- evening twilight
- (Askeri) şafak
- evening
- bir şeyin sona ermekte olduğu devre
- evening bag
- gece çantası
- evening dress
- balo elbisesi
- evening dress
- tuvalet
- evening primrose
- eşekotu
- evening star
- akşam yıldızı
Venüs'e Akşam Yıldızı denilmektedir. Bu dünya'dan bize çok parlak göründüğü için denilmektedir.
- Venus is called the Evening Star. It is called this because it looks so bright to us from Earth.
- evening train
- akşam treni
- evening-star
- Çulpan
- evening-star
- Akşamyıldızı
- evening courses
- akşam kursları
- evening education
- ikinci öğretim
- evening primrose
- esekotu
- evening standard
- akşam standart
- evening star
- Akşamyıldızı, venüs, çulpan, çoban yıldızı
- evening wear
- gece elbisesi
- evening, vesper
- akşam akşam
- evening; eventide
- akşam; akşam
- every evening
- her akşam
- evening
- {i} suare
- evening
- özellikle ömrün son seneleri
- evening
- güneş battıktan sonra görülen Zühre yıldızı Good
- evening
- evening primrose eşekotu
- evening
- evening star akşam yıldızı
- evening
- evening dress gece elbisesi
- evening
- {i} son bölüm
- evening
- suvare
- evening
- {i} son evreler
- evening blouse
- (Tekstil) gece blüzü
- evening coat
- (Tekstil) gece ceketi
- evening comes
- akşam oldu
- evening dress
- smokin
- evening dress
- frak
- evening education
- ikinci öğrenim
- evening gun
- (Askeri) BAYRAK İNDİRME TOPU: Bayrak indirme töreninde, bayrağın indirilmesi için top ile verilen işaret. Top, bu törende, boru ile çalınan en son nota duyulduktan sonra ateşlenir. Buna "retreat gun" da denir
- evening hours
- akşam saatleri
- evening paper
- akşam gazetesi
- evening performance
- suare
- evening performance
- suvare
- evening performance
- (Tiyatro) gece oyunu
- evening shade
- (Tekstil) akşam nüansı
- evening shift
- (Ticaret) akşam vardiyası
- evening showing
- gece gösterisi
- evening star
- çulpan [(Astronomi) ]
- evening star
- venüs [(Astronomi) ]
- evening star
- venüs
Venüs'e Akşam Yıldızı denilmektedir. Bu dünya'dan bize çok parlak göründüğü için denilmektedir.
- Venus is called the Evening Star. It is called this because it looks so bright to us from Earth.
- evening star
- akşamyıldızı [(Astronomi) ]
- evening twilight
- (Askeri) ŞAFAK, AKŞAM ALACAKARANLIĞI: Güneşin batışından sonra gün ışığının devam ettiği devre
- evening wear
- (Tekstil) gece giysisi
- evening worship
- akşam namazı
- eve
- {i} arife
Noel arifesinde evlendiler.
- They got married on Christmas Eve.
Ben Noel arifesini ailemle birlikte geçiriyorum.
- I'm spending Christmas Eve with my family.
- eve
- {i} arife gecesi
- good evening
- iyi geceler
- good evening
- iyi akşamlar
İyi akşamlar, bayanlar ve baylar!
- Good evening, ladies and gentlemen.
Herkese iyi akşamlar.
- Good evening, everyone.
- eve
- arefe günü
- eve
- kadın
Tom tanıştığı her kadına âşık olur.
- Tom falls in love with every woman he meets.
Mary, şimdiye kadar tanıştığım en güzel kadınlarından biridir.
- Mary is one of the most beautiful women I've ever met.
- eve
- arife günü
- habitual evening drinker
- akşamcı
- last until evening
- akşamı bulmak
- spend the evening
- akşamlamak
- spend the evening somewhere
- akşamlamak
- stay until evening
- akşamı etmek
- stay until evening
- akşamlamak
- this evening
- akşama
- Good evening
- İyi akşamlar!
İyi akşamlar. Bütün bir bardak süt istiyorum.
- Good evening. I'd like a glass of whole milk.
İyi akşamlar, bayanlar ve baylar!
- Good evening, ladies and gentlemen.
- eve
- bosağa
- eve
- öngün
- good evening
- akşamlar hayrolsun
- in the evening
- akşamleyin
Akşamleyin seni arayacağım.
- I'll call you in the evening.
Akşamleyin evde ailemle yemek yedim.
- In the evening, I have dinner at home with my family.
- this evening
- bu akşam
- early evening
- erken akşam
- eve
- {i} akşam
Yarın akşam bir partimiz var.
- We have a party tomorrow evening.
Önceden belirlenen doğum tarihinin akşamında suyum kesildi..
- My water broke on the evening of the predicted birth date.
- festive evening
- festival akşam
- in evening
- Akşam
- quiet evening
- sessiz akşam
- saturday evening post
- Cumartesi akşam sonrası
- silk evening dress
- ipek gece elbisesi
- astronomical evening twilight
- (Askeri) ASTRONOMİK ŞAFAK, ASTRONOMİK AKŞAM ALACAKARANLIĞI: Bak. "astronomical twilight"
- change into evening dress
- gece elbisesi giymek
- end evening civil twilight
- (Askeri) akşam alacakaranlık sonu
- good evening!
- tünaydın
- have a nice evening
- İyi akşamlar
- i am leaving in the evening
- gece ayrılıyorum
- i treat you to dinner this evening
- bu akşam yemeği ben ısmarlıyorum
- is evening dress required
- gece kıyafeti gerekli mi