Aslında o hikaye doğrudur.
- Essentially that story is correct.
Burada olan şey aslında odur.
- That's essentially what happened here.
Benzetme esasen doğrudur.
- The analogy is essentially correct.
Benzetme esasen doğrudur.
- The analogy is essentially correct.
Kahkaha iyi bir ilişkide esastır.
- Laughter is essential in a good relationship.
Sağlık mutluluk için gereklidir.
- Health is essential to happiness.
Neyi ve ne kadar çok yediğimizin farkında olma iyi sağlık için gereklidir.
- Being aware of what and how much we eat is essential to good health.
Benim görüşümün temel noktasını önceki sayfalarda ifade ettim.
- The essential points of my argument have been expressed in the preceding pages.
Bana kalan parayı sadece temel şeyler için harcamalıyım.
- I must spend the money remaining to me only for essential things.
Bilimsel bilginin dağıtımı önemlidir.
- The dissemination of scientific knowledge is essential.
Sıkı çalışma başarının önemli bir faktörüdür.
- Hard work is an essential element of success.
Dünyada bir birey için en elzem şey kendisini anlamasıdır.
- The most essential thing in the world to any individual is to understand himself.
Gıda yaşam için elzemdir.
- Food is essential to life.
O, etkin biçimde, zaman zaman olur.
- Effectively, that happens from time to time.
O kitap etkin biçimde yazmana yardım ediyor.
- That book is helping you write effectively.
Özgür bir basın demokrasi için gereklidir.
- A free press is essential for democracy.
Bu, esas itibariyle, bilimin sırrıdır.
- This, in essence, is the secret of science.
Pyongyang ve Washington arasında bir tür uzlaşmaya varılması zorunludur.
- It is essential that some kind of compromise be reached between Pyongyang and Washington.
Durumu anlamanız zorunlu.
- It's essential that you understand the situation.
Güneş hayat için olmazsa olmazdır.
- The sun is essential to life.
... essentially no laws that pertain to ...
... There's essentially no ...