This material isn't elastic enough.
- Bu malzeme yeterince esnek değil.
The meniscus is not a bone. It is a cartilage, a flexible, elastic tissue.
- Menisküs bir kemik değildir. Bu bir kıkırdak, esnek, elastik bir dokudur.
She is flexible in her opinions.
- O görüşlerinde esnektir.
You must be flexible in your thinking.
- Düşünürken esnek olmalısın.
Tom is still quite limber.
- Tom hâlâ oldukça esnek.
Facts are stubborn things, but statistics are pliable.
- Gerçekler inatçı şeylerdir, ancak istatistikler esnektir.