These are very old books.
- Bunlar çok eski kitaplar.
Replace the old tires with new ones.
- Eski tekerlekleri yenisiyle değiştir.
The former Italian currency was the lira and its symbol was ₤. It's not related to the Turkish lira.
- Eski İtalyan para birimi liretti ve sembolü ₤ idi. Liret Türk lirasıyla alâkalı değildir.
Lincoln greeted his former political rival.
- Lincoln eski siyasi rakibini karşıladı.
People attach more importance to popular culture today than in the past.
- İnsanlar günümüzde popüler kültüre eskisinden daha çok önem vermekte.
My grandmother used to use her sewing machine a lot in the past.
- Büyükannem eskiden dikiş makinesini çok kullanırdı.
Is this a vintage car?
- Bu eski model bir araba mı?
I bought it at the vintage clothing store.
- Onu eski giysi dükkanından aldım.
The ancient Greeks knew as much about the solar system as we do.
- Eski Yunanlar güneş sistemi hakkında bizim bildiğimiz kadar çok şey biliyorlardı.
Tom is studying the ancient civilizations of the Mediterranean.
- Tom Akdenizin eski medeniyetlerinin öğrenimini görüyor.
Laser rays are used in the restoration of ancient works.
- Lazer ışınları eski eserlerin restorasyonunda kullanılmaktadır.
If it's not from Scotland and it hasn't been aged at least twelve years, then it isn't whisky.
- Eğer İskoçya'dan gelmiyorsa ve en az on iki yıl eskitilmediyse o zaman o, viski değildir.
Tom has three ex-wives.
- Tom'un üç eski karısı var.
Tom introduced himself as Mary's ex-husband.
- Tom kendini Mary'nin eski-kocası olarak tanıttı.
Tom's old car has finally given up the ghost.
- Tom'un eski arabası sonunda bozuldu.
Maybe I shouldn't have given Tom my old bicycle.
- Belki Tom'a eski bisikletimi vermemeliydim.
He is mixed up with something shabby.
- Eski püskü bazı şeylerle karıştırdı.
The shabby compartment remained vacant.
- Eski püskü kompartıman boş kaldı.
Older carpets are more valuable than newer carpets.
- Eski halılar yeni halılardan daha değerlidir.
Tatoeba: We've got sentences older than you.
- Tatoeba: Bizim sizden daha eski cümlelerimiz var.
Hearing this song after so long really brings back the old times.
- Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
This government is really putting the clock back.
- Bu hükümet gerçekten eskiye dönüş yapıyor.
Whom the gods love die young, was said of yore.
- Tanrıların sevdikleri genç ölür, denirmiş eskiden.
Whom the gods love die young, was said of yore.
- Tanrıların sevdiği insan genç ölür, demiş eskiler.
My father is a bit old-fashioned.
- Babam biraz eski kafalıdır.
I'm a bit old-fashioned.
- Ben biraz eski kafalıyım.
Now that we've bought new furniture for the room, why not throw away this old, worn-out furniture?
- Madem ki oda için yeni mobilya aldık,neden bu eski, yıpranmış mobilyayı atmıyoruz?
Modern cars differ from the early ones in many ways.
- Modern arabalar birçok yönden eski olanlardan farklıdır.
He still writes novels from time to time, but not as often as he used to.
- O hâlâ zaman zaman romanlar yazar fakat eskisi kadar sık değil.
We’ve all heard of outdated laws that remain on the books from earlier times, many of which are good for a few laughs.
- Hepimiz eski zamanlardan kitaplarda kalan eski yasaları duyduk, bunların çoğu birkaç kahkaha için iyidir.
The former president of South Africa has passed away.
- Güney Afrika'nın eski devlet başkanı vefat etti.
This is an obsolete usage.
- Bu eski bir kullanımdır.
Your computer is obsolete. You need to buy a new one.
- Bilgisayarınız eskimiş. Yeni bir tane almalısınız.
She is no longer what she used to be.
- O artık eskisi gibi değil.
Is eating fish as healthy now as it used to be?
- Balık yemek eskiden olduğu kadar şimdi sağlıklıklı mıdır?
I'm willing to let bygones be bygones.
- Eski defterleri kapatmaya hazırım.
Tom always gives the same old excuse for being late for school.
- Tom okula geç kaldığı için her zaman aynı eski bahaneyi verir.
I have a hard time seeing the logic of this latest decision of his. He just isn't as sharp as he used to be.
- Onun bu son kararının mantığını anlamada sıkıntı çekiyorum. O eskisi kadar zeki değil.
I prefer antiquated models.
- Eski modelleri tercih ederim.
Tom now has to get up much earlier than he used to.
- Tom şimdi eskisinden çok daha erken kalkmak zorunda.
He came a little earlier than he used to.
- Eskisinden biraz daha erken geldi.
Tom has no prior criminal record.
- Tom'un eski suç kaydı yok.
Students have complained about homework assignments since time immemorial.
- Öğrenciler çok eski zamanlardan beri ev ödevleri hakkında yakınıyorlar.
In Japan, we still sometimes see someone use an abacus, but not as often as we used to.
- Japonya'da hala bazen birinin abaküs kullandığını görüyoruz, ancak eskisi kadar sık değil.
Sometimes Tom came to meet his old friends.
- Bazen Tom eski dostlarıyla görüşmeye geliyordu.
He didn't give us his previous employment record.
- O bize eski iş kaydını vermedi.
But where are the snows of olden days?
- Ama eski günlerin karları nerede?
This old book is quite out of date.
- Bu eski kitap oldukça demode.
Tom showed me his collection of old coins.
- Tom bana eski para kolleksiyonunu gösterdi.
There are a lot of old cities in Italy. Rome and Venice, for example.
- İtalya'da birçok eski kent vardır. Örneğin Roma ve Venedik.
Modern cars differ from the early ones in many ways.
- Modern arabalar birçok yönden eski olanlardan farklıdır.
Tom didn't need to get up as early as he did.
- Tom'un eskisi kadar erken kalkmasına gerek yoktu.
An old man entered the old church with his elder son, his younger daughter and her little baby.
- Yaşlı bir adam, büyük oğlu, küçük kızı ve küçük bebeği ile eski kiliseye girdi.
There remain approximately 900 art sketches by Leonardo da Vinci.
- Leonardo da Vinci tarafından yapılmış yaklaşık 900 eskiz kalmıştır.
Kabuki is an old Japanese art.
- Kabuki eski bir Japon sanatıdır.
He threw away a bunch of old letters.
- Bir sürü eski mektup attı.
She cherished his old love letters.
- Eski aşk mektuplarını şevkatle gösterdi.