eserler

listen to the pronunciation of eserler
Türkçe - İngilizce
works

Tom has a lot of projects in the works. - Tom'un eserlerde çok sayıda projesi var.

The painter produces many fine works of art. - Ressam birçok güzel sanat eserleri üretir.

the works

He imitated the works of Van Gogh. - Van Gogh'un eserlerini taklit etti.

Some people think that the works attributed to Shakespeare were written by somebody else. - Bazı insanlar Shakespeare'e atfedilen eserlerin başka biri tarafından yazılmış olduğunu düşünür.

eser
work

Can computers actually translate literary works? - Bilgisayarlar gerçekten edebi eserleri çevirebilir mi?

The painter produces many fine works of art. - Ressam birçok güzel sanat eserleri üretir.

eski yapılar, eski eserler
old buildings, ancient monuments
eski eserler
relics
eski eserler
antiques, antiquities
eser
{i} piece

This piece of art was really priceless. - Bu sanat eseri gerçekten paha biçilmezdir.

She became rich by making ceramic pieces. - O, seramik eser yaparak zengin oldu.

bütün eserler
complete works
eser
vestige
eser
creation

Is this one of your creations? - Bu, eserlerinden biri mi?

eser
work, work of art, achievement, product; trace, sign, mark
eser
{i} monument

Our house is a historic building and is listed as a protected monument. - Evimiz tarihi bir yapıdır ve koruma altındaki bir eser olarak listelenmiştir.

eser
grief
eser
{i} consequence
eser
tincture
eser
mark
eser
dash
eser
sign
nadir eserler
rare books
eser
baby
eser
achievement
eser
production

Everyone has the right to the protection of the moral and material interests resulting from any scientific, literary or artistic production of which he is the author. - Herkesin yarattığı, her türlü bilim, edebiyat veya sanat eserlerinden mütevellit manevi ve maddi menfaatlerin korunmasına hakkı vardır.

eser
strain
eser
spark
eser
opus

This novel is his greatest opus, in my opinion. - Bence, bu roman onun en büyük eseri.

eser
shadow
eser
suggestion
eser
smell
eser
ghost
eser
of works
eser
blows

A wind from the ocean blows at this time of the year. - Okyanustan gelen bir rüzgâr, yılın bu zamanında eser.

The wind blows in the willows. - Rüzgar söğütlere eser.

Eser
(isim) Work (of art)
edebi eserler
belles lettres
erotik konulu eserler
erotica
eser
effort
eser
handiwork
eser
trace, sign, mark, evidence
eser
work, opus, work of art
eser
writing

There were a lot of writings about homosexuality. - Eşcinsellikle ilgili birçok yazılı eser vardı.

klasik eserler yazan yazar
classic
klasik eserler yazarı
ancients
seçme eserler
analects
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) ÂSÂR
eski eserler
Eski toplulukların bilim, edebiyat, din ve güzel sanatına ilişkin her türlü ürünü veya kalıntısı, asarıatika
ESER
(Osmanlı Dönemi) Yapı, birinin meydana getirdiği şey
ESER
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyin varlığına delâlet eden te'sir
ESER
(Osmanlı Dönemi) Bir hususa dâir Peygamberimizden (A.S.M.) rivâyet bulunması. Sünen-i Resul
ESER
(Osmanlı Dönemi) Meydana getirilen kitap. Kitap te'lifi
Eser
(Osmanlı Dönemi) VEKTE
Eser
(Osmanlı Dönemi) EBLAD
Eser
(Hukuk) YAPIT
Eser
(Osmanlı Dönemi) ÂYET
Eser
ürün
eser
Belirti
eser
Emek sonucu ortaya konan ürün, yapıt: "Boğaziçi doğrudan doğruya Türklerin eseridir."- Y. K. Beyatlı
eser
Soyut kavramlarda belirti: "Sarı sakalları uzamış, bu yanık yüzde, en küçük bir pişmanlık eseri yoktu."- H. Taner
eser
Yayın, kitap, yapıt: "Bütün özlediğim eserlerle bir kütüphane yapabilsem artık yapılacak bir iş kalmayacak."- H. Z. Uşaklıgil. İz, işaret, im
eser
Yayın, kitap, yapıt
eser
İz, işaret, im
eser
Emek sonucu ortaya konan ürün, yapıt
eserler