The research director had the department do a thorough job in testing the new product.
- Araştırma müdürü, departmana yeni bir ürünü test etmede esaslı bir iş yaptırdı.
The premise of the book is fundamentally flawed.
- Kitabın dayanağı esasen kusurludur.
In the Aymara culture, respecting one's parents is fundamental.
- Aymara kültüründe birinin ebeveynlerine saygı göstermek esastır.
Mathematics is basic to all sciences.
- Matematik bütün bilimler için esas niteliği taşır.
Physics is the basic physical science.
- Fizik esas doğa bilimidir.
His main interest is in history.
- Onun esas ilgisi tarihtedir.
Our main problem remains unsolved.
- Bizim esas sorunumuz çözümsüz kalır.
The analogy is essentially correct.
- Benzetme esasen doğrudur.
Laughter is essential in a good relationship.
- Kahkaha iyi bir ilişkide esastır.
Jupiter is a planet principally composed of hydrogen and helium.
- Jüpiter esas olarak hidrojen ve helyumdan oluşan bir gezegendir.
This celebration is an intrinsic part of the culture of our country.
- Bu kutlama ülkemizin kültürünün esas parçasıdır.
As a result, he gets something which technically is correct, but in its essence is just a mockery.
- Sonuç olarak, o teknik olarak doğru bir şey alır ama esasen o bir taklittir.
This, in essence, is the secret of science.
- Bu, esas itibariyle, bilimin sırrıdır.
Tickets are free on a first-come, first-serve basis on the night of the performance.
- Biletler, performansın yapıldığı gecede ilk gelene, ilk hizmet esasına göre ücretsizdir.
We work on a piecework basis.
- Biz parça başı esasına göre çalışırız.
In the Aymara culture, respecting one's parents is fundamental.
- Aymara kültüründe birinin ebeveynlerine saygı göstermek esastır.
My major is medieval European history.
- Esas branşım orta çağ Avrupa tarihidir.
What subject do you major in?
- Esas branş olarak hangi konuyu seçtin?
This disease affects mainly on the central nervous system.
- Bu hastalık esas olarak merkezi sinir sistemini etkiler.