The premise of the book is fundamentally flawed.
- Kitabın dayanağı esasen kusurludur.
To keep early hours is fundamental to good health.
- Erken kalkmak iyi sağlık için esastır.
Physics is the basic physical science.
- Fizik esas doğa bilimidir.
Mathematics is basic to all sciences.
- Matematik bütün bilimler için esas niteliği taşır.
The Japanese live mainly on rice.
- Japonlar esas olarak pirinçle beslenirler.
Seagulls are mainly coastal birds.
- Martılar esas olarak kıyı kuşlarıdır.
The analogy is essentially correct.
- Benzetme esasen doğrudur.
Laughter is essential in a good relationship.
- Kahkaha iyi bir ilişkide esastır.
Jupiter is a planet principally composed of hydrogen and helium.
- Jüpiter esas olarak hidrojen ve helyumdan oluşan bir gezegendir.
This celebration is an intrinsic part of the culture of our country.
- Bu kutlama ülkemizin kültürünün esas parçasıdır.
As a result, he gets something which technically is correct, but in its essence is just a mockery.
- Sonuç olarak, o teknik olarak doğru bir şey alır ama esasen o bir taklittir.
This, in essence, is the secret of science.
- Bu, esas itibariyle, bilimin sırrıdır.
Tickets are free on a first-come, first-serve basis on the night of the performance.
- Biletler, performansın yapıldığı gecede ilk gelene, ilk hizmet esasına göre ücretsizdir.
We work on a piecework basis.
- Biz parça başı esasına göre çalışırız.
In the Aymara culture, respecting one's parents is fundamental.
- Aymara kültüründe birinin ebeveynlerine saygı göstermek esastır.
What subject do you major in?
- Esas branş olarak hangi konuyu seçtin?
My major is medieval European history.
- Esas branşım orta çağ Avrupa tarihidir.
This disease affects mainly on the central nervous system.
- Bu hastalık esas olarak merkezi sinir sistemini etkiler.