Esperanto, kültürel ve entellektüel alanda ufkumu genişletmeme yardımcı oldu.
- Esperanto hat mir geholfen, meinen geistigen und kulturellen Horizont zu erweitern.
Esperanto, kültürel ve entellektüel alanda ufkumu genişletmeme yardımcı oldu.
- Esperanto hat mir geholfen, meinen geistigen und kulturellen Horizont zu erweitern.
O, genişleyen bir rüşvet skandalıyla ithaf edilen ilk ulusal siyasetçi.
- He is the first national politician to be named in a widening corruption scandal.
O, söylentinin yayılmasını engellemeye çalıştı.
- She tried to prevent the rumor from spreading.
Bu önlemler hastalığın yayılmasını önleyebilir.
- These measures can prevent the disease from spreading.
O bilgiyi muhtemelen kim yayıyor?
- Who is likely to be spreading that information?
Bu haberi kim yayıyor olabilir?
- Who could be spreading that news?