Mary patlamak üzere olan bir volkan gibi görünüyordu.
- Mary looked like a volcano about to erupt.
Tom patlamak üzere olan bir volkan gibi görünüyordu.
- Tom looked like a volcano about to erupt.
1918 yılında, pirinç fiyatından kaynaklanan ayaklanmalar tüm dünyada patlak verdi.
- In 1918, revolts due to the price of rice erupted all around the country.
Volkanik patlama köyü tehdit etti.
- The volcanic eruption threatened the village.
Volkan düzenli aralıklarla püskürür.
- The volcano erupts at regular intervals.
Bárðarbunga İzlanda'da püskürüyor.
- The Bárðarbunga is erupting in Iceland.
İçimden kusmak geliyor.
- I feel like vomiting.
Hasta hissediyorsan kusmak zorunda mısın?
- If you feel sick, you have to vomit?
Tom kusmayı durduramıyor.
- Tom can't stop vomiting.
Kusmamak için kendimi zar zor tuttum.
- I barely restrained myself from vomiting.
Volkanik patlama köyü tehdit etti.
- The volcanic eruption threatened the village.
İnsanlar patlamalarda ağır kayıplara maruz kaldılar.
- People suffered heavy losses in the eruptions.
Püskürme azalıyor gibi görünüyor.
- The eruption seems to be waning.
Son püskürmede 50'den fazla kişi öldü. Volkanik kayalar bazı kurbanların başına çarptı.
- More than 50 people died from the recent eruption. Volcanic rocks struck some victims in the head.
Olgun papaya kusmuk gibi kokuyor.
- Ripe papaya smells like vomit.
Ben kusacakmış gibi hissediyorum.
- I feel like vomiting.
Kusmak için bir şeye ihtiyacım var.
- I need something for vomiting.
the crowd erupted in anger.
the volcano erupted, spewing lava across a wide area.
there was an eruption of joy at the final whistle.