erteleyici

listen to the pronunciation of erteleyici
Türkçe - İngilizce
suspensive
postponer
dilatory
erteleyici düzenleme
(Politika, Siyaset) suspensive arrangement
ertele
(Bilgisayar) snooze

I hit the snooze button and went back to sleep. - Erteleme düğmesine bastım ve tekrar yatmaya gittim.

Mary hit the snooze button. - Meryem alarm erteleme düğmesine hiddetle bastı.

ertele
held up
ertele
postpone

I postponed doing my housework for a few hours. - Ben, birkaç saatliğine ev işimi yapmayı erteledim.

We should probably postpone the competition. - Biz muhtemelen yarışmayı ertelemeliyiz.

ertele
{f} pigeonhole
ertele
defer
ertele
hold up
ertele
adjourn

The meeting was adjourned until the following week. - Toplantı gelecek haftaya kadar ertelendi.

The court is adjourned until 3:00 p.m. on March 1st. - Mahkeme, 1 Mart günü öğleden sonra saat 3'e kadar ertelendi.

ertele
{f} postponed

We postponed our picnic pending a change in the weather. - Havada beklenen değişikliklikten pikniğimizi erteledik.

The meeting will be postponed till the 20th of this month. - Toplantı, bu ayın 20'sine ertelenecek.

ertele
held over
ertele
hold over
ertele
{f} deferred
ertele
hold#up
ertele
heldup
ertele
heldover
ertele
hold#over
erteleyici