Mary hit the snooze button.
- Meryem alarm erteleme düğmesine hiddetle bastı.
I hit the snooze button and went back to sleep.
- Erteleme düğmesine bastım ve tekrar yatmaya gittim.
I postponed doing my housework for a few hours.
- Ben, birkaç saatliğine ev işimi yapmayı erteledim.
He decided to postpone his departure.
- Gidişini ertelemeye karar verdi.
We are adjourned until 2:30.
- 2.30'a kadar ertelendik.
The meeting was adjourned until the next week.
- Toplantı gelecek haftaya kadar ertelendi.
If it were to rain tomorrow, the match would be postponed.
- Eğer yağmur yağsaydı, maç ertelenecekti.
I don't know why the meeting was postponed.
- Toplantının neden ertelendiğini bilmiyorum.