I hit the snooze button and went back to sleep.
- Erteleme düğmesine bastım ve tekrar yatmaya gittim.
Mary hit the snooze button.
- Meryem alarm erteleme düğmesine hiddetle bastı.
He decided to postpone his departure.
- Gidişini ertelemeye karar verdi.
We should probably postpone the competition.
- Biz muhtemelen yarışmayı ertelemeliyiz.
The court is adjourned until 3:00 p.m. on March 1st.
- Mahkeme, 1 Mart günü öğleden sonra saat 3'e kadar ertelendi.
The meeting was adjourned until the next week.
- Toplantı gelecek haftaya kadar ertelendi.
I don't know why the meeting was postponed.
- Toplantının neden ertelendiğini bilmiyorum.
We postponed our picnic pending a change in the weather.
- Havada beklenen değişikliklikten pikniğimizi erteledik.