Dan en genç halası Linda'yla sapkın bir cinsel ilişkiye başladı.
- Dan began an erratic sexual relationship with his youngest aunt, Linda.
Sami'nin, Leyla'nın düzensiz davranışları nedeniyle kafası karışmıştı.
- Sami was confused by Layla's erratic behavior.
Düzensiz malzemelerin etkisini azaltmak zorundaydık.
- We had to lessen the impact of the erratic supplies.
Fadıl'ın davranışı daha kontrollü ve dengesiz hale geliyordu.
- Fadil's behavior was becoming more controlling and erratic.
Fadıl o kadar dengesiz hale geldi ki karısı onu terk etmeye karar verdi.
- Fadil became so erratic that his wife decided to leave him.
Düzensiz bir nabzım var.
- I have an irregular pulse.
Azot döngüsünde çeşitli düzensizlikler vardır.
- There are several irregularities in the nitrogen cycle.
Onun bir dizi çarpık dişleri var.
- She has a set of irregular teeth.
Henry has been getting erratic scores on his tests: 40% last week, but 98% this week.
When I saw the other driver weaving erratically across the road, I decided to keep my distance.