Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.
- Research in this area is somewhat equivocal.
Tekrar belirsiz bir şey söyleyebilir.
- He might say something ambiguous again.
Ben bunun belirsiz bir yanıt olduğunu kabul ediyorum.
- I admit this is an ambiguous answer.
Bill Clinton Monica Lewinsky ile olan ilişkisini açıklamak isterken muğlak bir dil kullandı.
- Bill Clinton spoke in ambiguous language when asked to describe his relationship with Monica Lewinsky.
Tom'un cümleleri çok muğlak.
- Tom's sentences are very ambiguous.