Servet mirasçılar arasında eşit olarak bölündü.
- The property was divided equally among the heirs.
Kazanmak için ister Lions'ları ister Tiger'ları seç, sonucu şansa bağlıdır. Çünkü her iki takım eşit olarak güçlüdür.
- Whether you pick the Lions or Tigers to win, the result will be a toss-up because both teams are equally strong.
Her dil konuşanları için eşit ölçüde değerli ve kıymetlidir.
- Every language is equally precious and valuable to its speakers.
Beyaz erik brendisi bir kompostoda eşit ölçüde lezzetlidir.
- Mirabelles are equally delicious in a compote.
Her ikisi de aynı derecede makul.
- Both are equally plausible.
Tom aynı derecede suçludur.
- Tom is equally guilty.
Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.
- Everyone has the right of equal access to public service in his country.
Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
Eğer tamsayı sadece sıfırdan büyük veya eşit ise tamsayı doğaldır.
- An integer is natural if and only if it is greater or equal to 0.
Yasalar önünde bütün insanlar eşittir.
- All men are equal under the law.
İstediğiniz herhangi bir dilde yazabilirsiniz. Tatoeba'da bütün diller eşittir.
- You may write in any language you want. On Tatoeba, all languages are equal.
Son dakikada Marcello bir beraberlik golü attı.
- In the last minute, Marcello score an equalizing goal.
Servet mirasçılar arasında eşit olarak bölündü.
- The property was divided equally among the heirs.
Kazanmak için ister Lions'ları ister Tiger'ları seç, sonucu şansa bağlıdır. Çünkü her iki takım eşit olarak güçlüdür.
- Whether you pick the Lions or Tigers to win, the result will be a toss-up because both teams are equally strong.
Her ikisi de aynı derecede makul.
- Both are equally plausible.
Tom aynı derecede suçludur.
- Tom is equally guilty.
O, görev için yeterli değildir.
- He is not equal to the task.
Onun sağlığı bu ağır göreve uygun değildir.
- Her health isn't equal to that heavy task.
Ben ona uygun değilim.
- I am not equal to it.
The gas stations are equally far from the highway.
John suffered setbacks at his job. Equally, Frank's business slowed.
They shared equally in the spoils.
All right angles are equal.
Equal conditions should produce equal results.
This beer has no equal.
Two plus two equals four.
... would work with the equally wise company bosses to find the one true way to do their jobs. ...
... I think in my view, television is equally legacy. ...