epey

listen to the pronunciation of epey
Türkçe - İngilizce
quite

We visited quite a few places. - Epeyce yer ziyaret ettik.

He has quite a few records. - Onun epeyce rekoru var.

a great deal of

I have a great deal of work to do. - Yapacak epey işim var.

He has a great deal of experience. - Onun epey tecrübesi var.

some
pretty

I'm pretty sure Tom doesn't believe us. - Tom'un bize inanmadığından epeyce eminim.

Tom is pretty rich, isn't he? - Tom epeyce zengin, değil mi?

sure

You sure worked hard today. - Bugün epeyce çok çalıştın.

Tom sure ate a lot. He must've been hungry. - Tom epey çok yedi. Acıkmış olmalı.

notably
respectable
wheen
considerable
quite a bit

Tom is quite a bit taller than Mary. - Tom Mary'den epeyce daha uzun.

I'd say that narrows it down quite a bit. - Onu epeyce daralttığını söyleyebilirim.

rather

My elderly uncle and aunt are both rather straitlaced. - Yaşlı amcam ve halam ikisi de epey katı ahlakçıdır.

a good

We had a good deal of rain last summer. - Geçen yaz epeyce yağmur yağdı.

He has a good deal of intelligence for a child. - Bir çocuk için epeyce bir zekaya sahip.

along about
rather, fairly, pretty
rather, quite, fairly, considerably; a great deal of, a lot of
a great many
tidy
reasonably
well

The new method is well worth consideration. - Yeni metot epeyce düşünmeye değer.

It was well after midnight when Tom got home. - Tom eve vardığında gece yarısını epeyce geçmişti.

fairly

Tom is fairly old, isn't he? - Tom epeyce yaşlı, değil mi?

a good deal of

We spent a good deal of money on the project. - Projeye epey para harcadık.

We had a good deal of rain last summer. - Geçen yaz epeyce yağmur yağdı.

not a little
pretty well
goodish
a good many, a good deal of
a good hand at
a great number of
a trifle
epey bilgi sahibi olan
well-informed
epey büyük (bir miktar)
goodly
epey para harcama
splurge
epey zamandır
long since
epey zor
pretty difficult
epey, oldukça çok
very, very much
epey (bir miktar)
quite a/an
epey oldu
It's been a good while since
epey pahalıya mal olmak
cost a pretty penny
epey para
a tidy penny
epey uzakta
a good distance off
epey zaman önce
a long while ago
epey zamandan beri
for some time past
fidan (epey boy atmış)
sapling
Türkçe - Türkçe
Az denmeyecek kadar, oldukça, hayli: "Epey yürüdü ve üç sokak daha değiştirdi."- T. Buğra
Oldukça, hayli
Az denmeyecek kadar, oldukça, hayli
epeyi
epey