I know quite a few people who don't eat meat.
- Ben et yemeyen epeyce insan tanıyorum.
We visited quite a few places.
- Epeyce yer ziyaret ettik.
I have a great deal of work to do.
- Yapacak epey işim var.
He has a great deal of experience.
- Onun epey tecrübesi var.
I bet Dave paid a pretty penny for his new car.
- Dave'in yeni arabası için epeyce para ödediğine bahse girerim.
Tom is pretty shy, isn't he?
- Tom epeyce utangaç, değil mi?
I'm pretty sure Tom doesn't believe us.
- Tom'un bize inanmadığından epeyce eminim.
You sure worked hard today.
- Bugün epeyce çok çalıştın.
Tom has told us quite a bit about you.
- Tom bize senin hakkında epeyce şey söyledi.
Tom is quite a bit older than Mary.
- Tom Mary'den epeyce yaşlı.
My elderly uncle and aunt are both rather straitlaced.
- Yaşlı amcam ve halam ikisi de epey katı ahlakçıdır.
I have attempted to create a good essay which utilizes my Japanese, but my professor said that much of it was incorrect and that I have to do it all over again.
- Japoncam için faydalı olacak güzel bir yazı hazırlamaya çalıştım, ama öğretmenim yazıda epey yanlışlar olduğunu ve yeni baştan yazmam gerektiğini söyledi.
We had a good deal of snow last winter.
- Geçen kış epeyce kar yağdı.
We had a good deal of rain last summer.
- Geçen yaz epeyce yağmur yağdı.
We had a good deal of snow last winter.
- Geçen kış epeyce kar yağdı.
The new method is well worth consideration.
- Yeni metot epeyce düşünmeye değer.
It was well after midnight when Tom got home.
- Tom eve vardığında gece yarısını epeyce geçmişti.
Tom is fairly old, isn't he?
- Tom epeyce yaşlı, değil mi?