Tom and Mary both have quite a few friends.
- Hem Tom'un hem de Mary'nin epeyce arkadaşları var.
I know quite a few people who don't eat meat.
- Ben et yemeyen epeyce insan tanıyorum.
He has a great deal of experience.
- Onun epey tecrübesi var.
I spent a great deal of time dealing with that problem last week.
- Geçen hafta o sorunla ilgilenerek epeyce zaman harcadım.
I'm pretty sure Tom doesn't believe us.
- Tom'un bize inanmadığından epeyce eminim.
Tom is pretty rich, isn't he?
- Tom epeyce zengin, değil mi?
You sure worked hard today.
- Bugün epeyce çok çalıştın.
Tom sure ate a lot. He must've been hungry.
- Tom epey çok yedi. Acıkmış olmalı.
Tom is quite a bit taller than Mary.
- Tom Mary'den epeyce daha uzun.
Tom has told us quite a bit about you.
- Tom bize senin hakkında epeyce şey söyledi.
My elderly uncle and aunt are both rather straitlaced.
- Yaşlı amcam ve halam ikisi de epey katı ahlakçıdır.
We spent a good deal of money on the project.
- Projeye epey para harcadık.
He has a good deal of intelligence for a child.
- Bir çocuk için epeyce bir zekaya sahip.
We spent a good deal of money on the project.
- Projeye epey para harcadık.
The gambler lost a good deal of money.
- Kumarbaz epey para kaybetti.
The new method is well worth consideration.
- Yeni metot epeyce düşünmeye değer.
This book may well be useful to you.
- Bu kitap sana epey faydalı olabilir.
Tom is fairly old, isn't he?
- Tom epeyce yaşlı, değil mi?